Transformers Ulan !

| 30 Temmuz 2007 Pazartesi

Ne günlerdi be , Kuran kursuna giderken hergün cep harçlığı ile sakız alırdım ve sakızdan çıkan yapıştırmalar tabiki Transformers dan başka birşey olmazdı. Ve ben her yapıştırmayı ayrı bir özenle bisikletimin gövdesine yapıştırırdım.

Her robotun ayrı bi güzelliği vardı benim için ve benim iki favorim vardi. elbette birincisi iyilerin lideri olan Optimus Prime , 16 numarali yapiştirmada ikamet ederdi kendileri. ve Tırdan robota dönüşürdü.. Bir diğer favorimde 3 numaralı yapıştırmada ikamet eden boş zamanlarında gezmek ve kitap okumak dışında ambulans olarak kamu hizmeti veren FirstAid robotuydu.. Gerçi bu ikisi vazgeçilmez favorim olsalarda ben 13 numaralı yapıştırmada AirX isimli helikopter robotu da severdim :) Tek sevmediğim robot , her defasında tipine bakıp da bu nasıl iyilerden olmuşsa dediğim 47 numaradaki motorsikletten robota dönüşen koltuk değneğini andıran o garip robotumtrak şeydi :)

9 da giderdik Kuran kursuna 11 de çıkardık. saat 13:30 a kadar top oynamak , balık tutmak , Bir gölge altında hiçbirşey yapmaya mecali kalmamış mahallenin çocukları olarak oturmak yaptığımız şeyler arasındaydı. ancak saat 13:30 olduğu zaman herkes evinin yolunu tutardı. Çünkü TRT1 de ''Çocuk kuşağı'' başlardı ve saçma salak hiç sevmediğim o bugs bunny den kurtulmaya bakardık. ve ardından bütün gün beklediğimiz o büyük an o vazgeçilmez 45 dk başlardı.. Transformers müziği fonda çalmaya başladığında sanki her birimiz ayrı bir robotu yanıbaşımızda hissederdik..

Bütün gün geçmeyen zaman o 45 dakikada 1 dk gibi geçerdi doyamazdık..

Tekrar sokağa çıktığımızda herkes kendi favori robotunun çizgifilmde nasıl bir kahramanlık yaptığını ballandıra ballandıra anlatmaya doyamazdı..

Hey gidi çocukluk nerede kaldın sen.. Nerede kaldım ben..

Bu hafta sonu gittik Carousel'de AFM de izledik Transformers'i .. içimde farklı bir heyecan vardı.. Sanki yıllar önceki bir çocukluk arkadaşımı görmek gibi.. özlediğim bir dostla karşılaşmak gibi.. Çılgın yönetmen Steven Spielberg konuşturmuş yine marifetini ve sıra dışılığını..

Filmde FirstAid'i ve AirX i görememiş olsamda Optimus'u görmek güzeldi..

O Gövdesini Transformers yapıştırmaları ile donattığım çocukluk bisikletim hala duruyor. Eskişehir'de.. Bilmiyorum yapıştırmalardan birşey kalmış mıdır ama ben eve gittiğimde ilk iş yinede bir göz atmak olacak.. Belki hayal meyal kalan o yapıştırmalar her ne kadar tahrip olmuş olsa ve her ne kadar ilk günlerde ki canlılıklarından uzak ve birçoğu silinmiş olsada.. onlar hala Transformers !

İtiraf etmek gerekir ki sevmediğim ve her fırsatta yerden yere vurduğum Amerikan sineması ilk kez beni bamtelim den yakaladı..

Transformers Ulan !

Deniz Bitti , Rodos Göründü

| 23 Temmuz 2007 Pazartesi

Durmaksızın en iyi ihtimalle en az 5 saat kulaç atmak.. Seçim kaybetmek değilde adama resmen bu koyar.. her kulaçta gücünden biraz kaybeden kaslar ve her defasında insanın gözünde büyüyen mesafeler.. Evet bu seçimlerde herkes birşeyler vaad etti. Herkes vaad ettiği şeyin karşılığını aldı..

Halka rağmen halkı yok sayıp yine aynı yüz (pardon yüzsüzlük) ile halktan oy kapmak ve dilediğini yapmak isteyenler avuçlarını şöyle dillerini köküne kadar çıkarıp yaladılar. Bu millet '' vatan satılıyor. ülke peşkeş çekiliyor , yok efendim şeriat geliyor '' yaygaralarına %50 ye yakın bir oy oranı ile .. Naşş çekti.. :) ..

hani o mazotçular , fındıkçılar yok efendim ezilenler iktidar olacaklar. burun farkıyla ikinci oluruz diye yukarıdan uçanlar. şimdi iki seksen UZAN'dılar.ve ortalıktan kayboldular..

Şu bir gerçek bu tablo eskisine göre çok daha iyi oldu.. Artık AKP nin önünde 180 tane vekili olan CHP isimli bir dağ değil 110 vekili olan küçük bir tepe var aşması daha kolay.. 1 tane dağı aşmaktansa iki tepeyi aşmak daha kolay ve rahat..

Sindiremedikleri ne biliyormusunuz.. ? Sindiremedikleri Necip Fazılın kara yağız türklerinin kara türklerin beyaz türklere Naş çekmesi.. Beyaz türkleri ezip geçmesi. Kara türklerin o elit o yüksekten uçan sosyete mahallesi kültürünün meyvesi olan çağdaş! türk! idolüne yallah çekmesi.. Vatan tehlikede fln değil ne amerika ne bilmem ne ne ab vs tehlikenin T si değil.. amerikanlaşiyormuşuz palavra.. vatan peşkeş fln masallarıda işte bunun için ulusalcılık ayranını boşuna mı köpürttüler. bu AKP yi milletle karşı karşıya getireceğimiz damar budur diye düşündüler ve olmadı..

Tuncay Özkan'lar.. Deniz Baykal'lar Ali Topuz'lar , Önder Sav'lar.. Devlet Bahçeliler.. şimdi Evlat acısı gibi Milletin kendilerine bastığı tekmenin acısını çekiyorlar.. züğürt tesellesi acıklamalarla güya kendilerini sorumlu tutmuyorlar bu tablodan ..

Birisi çıkıyor ve tüm gırtlak patlatmışlığı ile ve komik bir duruş ile yarı yalakalık yarı adam taklidi yaparak '' Azizi milletimiz partimize demokrasinin en mühim ihtiyaçlarından olan muhalefet görevi vermiştir '' tavrında acıklamalar yaparak kendilerini bi nane sanabilmekteler..

Bir diger muhalefet vazifesi ''verilen'' ''Halk''ın partisi ise.. Halkı suçlamakta ve dünyanın bi akıllısı kendileri gibi davranmaktalar..neymiş millet tehlikeyi anlamamiş yok bilmem neymiş oymuş buymuş.. tam bir hicazkar makamında Züğürt tesellisi okuyorlar.. ve sesleri ağlamaklı acıklı.. zavallı..

Utanmasalar kendileri birinci olana dek seçim olsun diyecekler ama yemiyor işte.. neymiş halk yanılmış.. Seçim haritasına baktıklarında , haritanın tamamının turuncu olduğunu görürler nasıl bir yanılmaysa artık bu ! ve en az oy çıkan yerde %40 ile yanılmak..

Baykal ve daha istifa etmemekten bahsediyor.. Çok normal istediği vatana hizmet değil.. Koltuk sevdası makam belası.. mevki merakı.. tamamen nefsani..

Baykal içinde bu acıyla.. Değil rodos'a atinaya kadar yüzse.. nafile.. ve hatta akdenizi aşıp okyanusa açılsa Fiji kıylarına çıksa ancak o zaman belki rahat eder. Zira geçen hafta Fiji adasında darbe oldu yanı tamda Baykalın aradığı atmosfer..

Baykal seçimlerden önce başbakan'ın Tek başimiza iktidar olmazsak istifa ederim sözüne uğurlar olsun şarkısı ile gönderme yapmıştı..

Bizdende baykala 2 şarkı armağan olsun..

Birincisi Sezen Aksudan , ağla firuze.. ağla..

ikincisi :

Alçaklara kar yağıyor üşümedin mi ?
Baykal sen bu işin sonunu düşünmedin mi
Ağaç meyve vermez ekmeden..
Seçmen birakmaz seni si si si si si...
Si-lifkenin yoğurdu ah seni kimler doğurdu :D

1

| 22 Temmuz 2007 Pazar

1 Aslında coktur.. Genelde en kucuk pozitif tam tek dogal sayi konumunda olsada aslinda bir coktur. Zira bir aynı zamanda tek demektir. ve her bütün tek bir parçadan olusur. mesela bir millet tek bir millettir. ve bu milletin içinde gozlukluleri gozluksuzlere oranlayacak olsak bir butunu paylara ayiririz. ayirdiğimiz tek bir butundur ve bir dir. ayrilan her parçada kendisi baz alindiğinda tekdir ve birdir. gozlukluler 1 gozluksuzler 1 ikisinin toplamini olusturan ulus toplamda yine 1dir. yani 1+1=1 denkleminden bahsediyoruz..

Bugün seçim günü herkesin bir politik görüşü siyasi düşüncesi ve çeşitli emelleri var ki çoğu insan bu yön veren duygularla sandığa yöneldi. ve şu an itibari ile 40 dk once oy verme olayı sonlandı. artık oyları degerlendirme ve sonucları elde etme sureci başladı..

1 oy küçük bir oy değildir. bunu anlatmakla geçti zamanımın bir kısmı bazı seçmen kitleye.. mesela alt komsumuzun ben hangi partiye oy vereceğini biliyordum ama o sıcakları bahane ederek gitmemeyi bir oydan birşey olmaz mantiği ile hareket etmeyi dusundu ancak yok rahat birakmadım tuttum kolundan goturdum zorla :) ama CHP ye oy verecek olsada aynı şeyi yaparmıydım diye dusunuyorum evet yapmazdım.. Cunku CHP ne demokrat nede Halkın partisi ve boyle bir partiye oy vereceğini bilsem o partiye ve o düşünceye demokrat olmak ve eşit davranmak adına çanak tutmazdım.. ha keza eğer onlar mecliste demokrat olabilselerdi bugun bende gitmekten yoksun olan kişileri kime oy vereceğine bakmaksizin gotururdum.. tarafsiz olana tarafsiz olunur ama kainatta her etki bir tepkiyi dogurduguna gore CHP benim bu tepkim için kusura bakmasın artık..

evet felsefemiz 1 üzerineydi. bunu secimlere indexleyecek olursak soyle bir durum soz konusu bir parti diyelimki A partisi 366 vekil cıkartıyor yani 367 vekil şartına yine takılıyor.. şimdi siz 1 oy kullanmadınız yada kullanamadığınız için 1 vekil eksik cıkartiyor o parti ve 366 da kaliyor.. siz 1 oy verseniz 1 vekil fazla cıkacak o bir vekil sayesinde 367 elde edilecek ve o tek bir oy belki ülke kaderini değiştirecek.. büyük bir sorumluluk ama çoğu insan bir küçük bir sayıdır diye bir olmalarını birey olmalarını küçümsüyor ve oy kullanmıyor.. yada umursamıyor kullanmasakta olur diyor..

366 vekil ile belki cumhurbaşkani secilemese ve yine bir kriz yasanacak olsa ve yeni bir erken secim olsa bu secimin tum masrafi her turlu milli sermaye eksilmesi ve ülkenin gireceği sallantı sadece bir kişinin oy kullanmamiş olmasına ve bunun kendi yuzunden oldugununda farkında olmaması nasıl bir his ki ? düşünsenize ülke sizin oy kullanmamanız yuzunden krizin eşiğine gelmiş ekonomik istikrar bozulmus her yer calkantı her yer de bir kaos.. ve sorumlusu sizsiniz haberiniz bile olmadan.. ve aslında sizin 1 olamayişinizdan 1 gibi dik duramayişinizdan ve 1 adet birey olmayı kabullenip ustunuze duseni yapamayişinizdan.. ülkenin istikrari işte bu sebepten sallanacak belki.. ne kadar acı bir durum.. sorumsuzlugun en onde gitmesi durumu..

Gelelim seçim degerlendirmesine ..

Seçimlerden once ;

AKP : 46
CHP : 23
MHP : 9
GP: 7
DP : 5
SP: 3
BĞMSZ : 7

şeklinde bir dağılım öngörüyordum.. ama seçim günü eskişehirde gordugum kadarıyla sanırsam AKP sandıgımdanda üste cıkacak belkide Özalın %51 rekorunu egale edecek..

Dünyaya tek bir cevap yeter demişti Devlet bahçeli ve ilave etmişti. Her mhp li 9 kişi ikna etse biz iktidariz demişti. işin kötüsü ben tek başima 9 mhp li yi aksi yonde ikna ettim . Bahçeli attiğim bu kazık için kusura bakmasın . siyaset her seçim donemi apo diye birinin var oldugunu anımsayıp apo yu asacağiz tabanlı siyaset yapmak ve apoyu sadece secimden secime milliyetci ruhları okşamak amacıyla hatirlayanlara . imf ye yalakalık mektubu yazanlara. apoyu asmama dileceksine imza atanlara.. sonrada bu imzayi unutup meydanlarda girtlak patlatircasina bas bas bağirip ip atanlara ve ip atlayanlara.. TEK BİR CEVAP yeter.. ve biz o cevabı bugun verdik.. Hesap soracağiz bilmem ne yapacağiz edebiyatı ile bu sefer bahçeli ancak milliyetçi hisleri kabarmiş ve dudağında bıyığı bitmemiş genç ve yeni seçmenin oyunu kazanırsa ancak o alabileceği.. yada MHP li olmakla ülkücü olmayı ayrı şeyler sanan bir kaç seçmenin bir kaç oyunu alırsa alır alamazsada babayi alır :) ..

Dipnot : Alparslan Türkeş kendi el yazısı ile devlet bahceli ajandır itimat etmeyiniz ve güvenilmezdir diye bir mektubu kaleme almiş.. Ki devlet bahcelinin neden DSP ye çanak tuttuguda boylece aydınlanmış oldu bir nevi..

Chp ye gelince yazmak dahi istemiyorum cumle ve zaman israfi olur.. bilsem ki gunahtan daglarım var omuzlarımda ve her biri için cayir cayir yanacağim.. CHP ye değil oy vermek o günahları bile vermem..

Evet 1 adet birey olarak bugün 1 adet oy kullandım. ve 1 adet vekil fazla cıkartıp üstümüze düşeni yapıp 1 adet Cumhurbaşkanı çıkartmayı ardındanda çok adet sorunu çözecek adımları atmayı umud ediyorum..

Cumhurbaşkanlığı makamı el değiştirdiği anda YÖK başta olmak üzere devletin eklem yerlerinde ve köşe başlarındaki 271 adet makamın ataması cumhurbaşkanına geçiyor.. rektörler valiler kaymakamlar hakimler vs. bu durumda 1 cumhurbaşkanı demek.. çok cumhurbaşkanı demek..

Ki zahir.. Eski Çinde sadece 3 adet sayı vardı.. ve Eski Çin de yaşayanlar hayatlarında kendilerine lazım olan herşeyi bu 3 sayı ile ifade edebiliyor ve bu 3 sayi ile diledikleri hesabı yapabiliyorlardi.. Eski Çinde o üç sayı .. 1,2 ve çok diye ifade ediliyordu..

1 vekil cıkart.. 1 cumhurbaşkanı cıkart.. ve sonra Çok sorunu çöz !

Eylül..

| 18 Temmuz 2007 Çarşamba

Bugünlerde Grup yorumdan bir şarkı dinliyorum.. ismi Eylül.. Evet ne dünya görüşüme ne siyasi görüşüme uygun olmayan ve ortak paydamız olmayan grup yorum aş iş devrim kominizm ekseninde yürüyor.. Benim çizgim belli uzaklarından ve yakınlarından dahi geçmiyorum.. Ama nedir bana eylülü dinleten ?

Düşünme fırsatı bulduğum bir can sıkıntısı esnasında hayatımın eylül ile çok fazlaca kesiştiğini gördüm.. Eylülde doğdum.. ve onun içindir ki sonbahardır benim mevsimim turuncu yaprakların ve derin rüzgarların ruhumda yeri var.. Her ne kadar hüzün mevsimi olsada benim aklımda daha çok cocukluğumun okul telaşı ile karışık annemin turşu ve tarhana yaptığı zaman olarak kaldı.. Ki Eylülün güneşide bir ayrıdır.. yakmaz ama tatlıca bir ısıtır insanın içini.. Küçükken üşüdüğüm zamanlarda genelde yüzümü güneşe döner gözlerimi kapatır kafamı yukarı doğru kaldırır ve güneşe sarılacak gibi açardım kollarımı ? niçin güneşe sarılmak içinmi hayır tabiki o zamanlarda düşündüğüm vücudumun yüz ölçümünü ne kadar genişletirsem o kadar güneş ışığı alırım ve o kadar ısınırım mantığıydı..

ve sonra farkettim ki genelde hayatımın önemli zamanları hep eylül ayına denk geldi.. Okullar hep eylülde açılırdı ve bilmiyorum milli eğitim bana inatmı yapardı ama her nedense okulların açıldığı gün Liseden mezun olana dek hep benim doğum günüme toslardı.. ve çoğunlukla kaimdir ki eylülün 13 ü pazartesiye denk gelir... bunu gören milli eğitimde bundan iyi gün bulamayız diye herhalde hep bu günü seçerdi.. ve her doğum günümde gravatlı takılırdım.. resmiyetten değil.. okul kıyafeti olması esasıyla.. ve liseden sonra ki (bugun dahil) daha giymedim kumaş pantolon ..

Ki bu sütunları okuyanlarınızdan çoğu bilir.. Alem istanbul izmir aşığıdır.. ve gereksiz bir istanbul izmir yalakalığı görürsünüz çoğundan .. izmir başkadır.. heleki kordon.. diye başlar çoğu zaman cümleler bunun istanbul versiyonunda ise söz konusu edilen güzellik boğaz kız kulesi yada herhangi bir tarihi güzelliktir.. Ama ben tam aksine şehrime ihanet edemem bu konuda evveliyle ve ahiriyle hangi şehire ne kadar süreliğine gidersem gideyim.. ve daha evvelki gittiğim şehirlerde gösterdi ki ateşli bir Eskişehir Aşığıyım..

ve Eskişehirspor'un maçlarında tozunu yuttuğumuz o tribunlerde az bağırmadık biz..

'' Şehrimiz delikanlı şehri Aşık eder herkesi '' diye..

Evet abartmıyorum ciddende öyle.. bahse değer olan bir şehrin güzelliği ise şayet.. izmir kordondan ibaret.. istanbul boğazdan kızkulesinden yada bir kaç turistik tarihi güzelliğinden.. ama Eskişehir başka belli başlı ve sadece bir kaç yeri değil eskişehiri efsane kılan.. Eskişehirin güzelliği tüm şehirde.. Hasan polatkanda akşam üstü serin bir yürüyüş.. Cetvelle çizilmiş kadar nizami ve güzel bir şehrin her köşesinde sizi bekleyen ayrı bir sanatsal şahanelik.. Gelde bu şehre aşık olma adı ne kadar ESKİşehir olsada.. Eskiliği şehrin eskiliğinden değil.. Tarihinin milattan öncelere dayanmasından geliyor.. Yoksa şehir Avrupanin en güzel kenti seçilecek kadar güzel..(2004 yılı Avrupanın gelişen en güzel kentleri statüsünde 1.ciyiz)

Şehrimizin bir denizi eksikti.. baktık olmuyor.. Yapay deniz yapıyoruz.. istanbul ve ankaradan sonra bünyesinde 2 devlet üniversitesi bulunduran tek şehir bizdik ki baktık buda yetmiyor.. 3 devlet üniversitesi
(iki Eylül üniversitesi , Bor Enstitüsü , E.T.O Üniversitesi ) ve bir vakıf üniversitesi daha açıyoruz .. Fiilen başkenti olmasak da bu memleketin.. Biz Kültürün , Sanatın , Eğitimin , Bilimin ve insan adına güzel olan ne varsa hepsinin başkenti olma yolunda bünyemizde topluyoruz güzel olan herşeyi.. ve düşük olan suç oranı ile güven veriyor memleketim.. Eğer Türkiyede bir rönesans yaşanacaksa ve Türkiye çok ilerilere sıçrayacaksa bu rönesans ya eskişehirde başlayacak yada bir eskişehirli başlatacak.. Çünkü İnsanıda akıllıdır .. ve ilginç bir istatistiktir ki.. eskişehirde doğanların çoğunluğu Eylülde doğmuştur.. Nerden çıkartıyorum insanının akıllı olduğunu ? Eskişehir osmanlının son zamanlarında kütahyanın ilçesiydi bugun ? Büyükşehir.. hemde ankara gibi büyük bir şehrin yanında büyüyor.. bundan bir anlam çıkartamayanlara demeliyim ki.. Sakarya istanbulun yanında büyüklüğü ne kadar ? Balıkesir manisa izmirin yanında büyüklükleri ne kadar ? Hatay adananın yanında büyüklüğü ne kadar.. ve birde eskişehire bakın.. Ankaranın yanında ve durmaksızın büyüyor.. nereden nereye 100 yil once küçük bir ilçeydik.. şimdi ise kafa tutuyoruz büyüğüm diyen şehirlere.. eğer yöneticileri akıllı olmasa bu noktaya gelirmiydi :) ? Kimbilir belkide Eskişehirde bir eylül sabahı doğduğu içindir.. 2 Eylülde kurtuldu bu şehir..


ve yine bir eylül gününe rastlar.. hayatımın değişmesi..

Hiç unutmam , 6 Eylüldü..

;)

Grup yorum hiç ilgimi çekmez aslında ne grubum ne yorumum alakalı bile değil kendileri ile.. ama şarkıları Eylül Giriş melodisi ile olsun.. ve ortalarındaki nakaratı ile olsun derinden vuruyor kalbime.. ve Eylülün nesi varsa içerimde hatırlatıyor bana ..

Gerek Ağustostan sonra gelen Eylül'ü..

Gerekse Aralıkta doğan Eylül'ü..

..


ve yılmaz erdoğan şiirinde ankaraya seslenirken diyor '' Ankaraya kar çok yakışırdı '' diye..

Ve Sanıyorum.. Eylül Eskişehir'e ankaraya kışın yakışmasından daha çok yakışıyor..

Ve onun için Eylül desem aklıma Eskişehir düşüyor.. Eskişehir desem içimde Eylülün güneşi sıcaklık saçıyor.. Rüzgarı esiyor.. Yaprakları turuncu turuncu ufkuma düşüyor..

Hüzün diyorum. Bu günlerde yanımdan bile geçmiyor..

Mükellef Kahvaltı :)

| 14 Temmuz 2007 Cumartesi

Aklıma üniversite günlerinde yaptığımız o şahane kahvaltılar geldi dün akşam eve dönerken.. Birden bire içimde bir özlem beliriverdi soğuk kütahya sabahlarında dışarıda sis duman biz sıcacık salonda kahvaltı sefasındayız.. Aklıma geldi işte ve dedim mükellef bir kahvaltı yapmayalı uzun zaman oldu bi kahvaltı yapayım.. metroda düşünüyorum bunları ve yüzümde belli belirsiz bi gülümseme oluşmuş gözlerimi kısmışım hafiften sinsi sinsi planlardayım .

İndim biraz yürüdüm girdim süper markete tel peynir aldım :) erzurum usülü hafif tuzlu.. Yeşil zeytin aldım domates aldım :) of of of ince ince söğüş doğrayacaksın üstünde biraz zeytinyağı gezdireceksin tuzlayacaksın.. düşündüm evde patates vardı :) dedim patatesi de kızartırım ama dilim mi kesmeliyim çubuk mu kesmeliyim işin içinden çıkamadım :) en sonunda çubuk olsun diye karar verdim.. Kaymak ve Bal eksikti onuda sabah kahvaltıdan önce alayım diye düşündüm zira buzdolabında bile olsa tazeliğini yitiriyor.. buzdolabının nahoşluğu siniyor gıdamın içine ve sevmiyorum kaymaktaki o kaymak harici buzdolabı tadını.. kaymak bal gazete almaya çıkarken çay suyunu koyacağım dönüşte çayı demleyeceğim.. Biraz burcu çayı biraz karanfil katacağım.. ve mutfağın camından süzülen mahur sabah güneşi kamaştıracak gözlerimi ve ben yarı uykulu yarı uykusuz bir kıvamda yaşayacağım bu keyfi..

Evet bütün planım buydu bu sabaha dair.. ve ne oldu bilin bakalım ?

Hafta içi hergün daha alarm çalmadan işe gitmek için yataktan zıplayan ben c.tesi günü öğle 11 e kadar uyuyakaldım.

Ve sabah kalktığımda midemde bulanıyordu ? neden mi ?

Çünkü bi önceki gece Marco_pasa namıyla bildiğimiz Salih efendi ile taksime akıyoruz ve Mehmet ile buluşuyoruz..

Marco bize diyor ki gelin starbucks'a gidelim gidiyoruz.. yaz akşamı saat 22:00 sıraları.. sıcak çay kahve içecek değiliz soğuk bişey içelim diyoruz ve salih bizi şu çok güzel dediği bi karışımı içmeye ikna ediyor. hal ve tavırlarından daha önce 16-17 kere içmiş herhalde diye düşünüyoruz.. Muz süt çikolata buz karışımı ve üstünde bi nevi köpük gibi krema gibi bişey var.. pipetle içiyoruz.. içinde her ne varsa artık pipeti tıkıyor bi yerden sonra tıkanmış pipetten o sıvıyı içmek için olanca nefesinizle içinize çekiosunuz o şeyi.. ve bu sefer pipet açılınca o şey o hızla ağzınıza giriyor ve hızını hiç kesmeden eğer o an bi boş anınıza denk gelmişse burnunuzdan çıkabiliyor :D es kaza pipeti içinde o sıvı varken bardakdan biraz çıkartacak olursanız böle sümük kıvamında bişeylerin aktığını görüyorsunuz ve ıyy ben bunumu içiyorum yaa diyorsunuz.. ve asıl şu anda bu yazıyı yazarken kıllanıyorum :) starbucks in kendi ürünlerini tanittiği ana sayfasında bile bizim içtiğimiz o şeyden yok :S

işte böyle bi geceden sonra sabah oluyor ve siz aslan gibi kahvaltıyı kaçırıyorsunuz :) yetmiyor ertesi gün hala mideniz bulanıyor..

Ama müthiş keyifli zaman geçiriyorsunuz :) iki arkadaşınızlada ilk kez görüşüyorsunuz ve mükemmel bi muhabbet çeviriyorsunuz :) daha ne olsun.. Bide o kaymaklı sümük gibi şey yerine adam gibi bişey içseydük güzel olacağıdı :S

Aklımın Fikrimin Gizli Dehlizleri..

| 10 Temmuz 2007 Salı

Bu aralar ya ben aklımı zorluyorum.. Yada aklım beni zorluyor.. Bilmiyorum bunda sıcak havaların ve sıcağın sebep olduğu baş ağrılarının payı varmıdır. Bu sıcaklar aklımızın buzlarını eritti ve daha once hiç girmediğimiz kıvrımlara adımlar atar ve aklımızın farklı boyutlarınımı keşfeder olduk ama bir gerçek var ki bu aralar çok dalgalı ve deli fikirlerle boğuşuyorum.. somut sonuçları hiçbir zaman olmayacak yada ispat edilemeyecek ve belki sadece ütopik birer komplo teorisinden öteye gitmeyecekler.. ama her zaman düşünülmüş olarak bir yerlerde biriktirilecekler..

Dün , Yarın , Bugün nedir sizce ? Dün dediğimiz şey aslında dün değilse ? yada Dün oldu dediğimiz bir olay hiç olmamışsa fakat siz bir ilaçla yada herhangi bir faktör sayesinde aslında dün olmamıs olanı sanki olmus gibi sanıyorsanız ?

Ya Biz Şizofrensek.. olduğunu sandığımız şeyler sadece hayal dünyamızın çöplüğündeki birikintilerse..

Ya birgün hiç beklenmedik birşey olurda ve birden bire çok ünlü çok zengin ve herkesin gözü önünde çok popüler birisi olursak hayat ne gibi birşeye benzer ki.. Herşeyi satın alabilme gücü mücadele etmeden elde edebilme hissi sanki biraz dokunmaz mı ruhumuza ve geldiğimiz ortama..

1-2-3-4 ... diye gidiyor sayılar.. peki neden biz bir sayısına bir demişiz. neden bir sayısını iki diye isimlendirmemişiz ? yani bire bir dememizin sebebi nedir ? neden sayılar 2-1-3-4.. diye gitmez. neden bir dediğimiz sayıya biz iki yada beş dememişiz ?

yada değer dediğimiz şeyi atfeden nedir. Altın insanlar için değerlidir , elmas değerlidir ama tut ki elmastan sadece bir karbon eksik bağ oluşturan kömür değersizdir. Altının altın oldugunu elmasın elmas olduğunu ve değerli oldugunu kim neye göre belirlemiş.. Birisi çıkıp bu sarı parlak şeyin adı altın olsun ve bu çok değerli olsun mu demiş.. ve bu deli kuyuya taşı atarken arkasından 40 akıllı neden sadece baka kalmış ? .. Gümüşü altından daha değersiz yapan nedir. Mesela inek eti almaya gidersiniz 2 .çeşit inek eti vardır adam der abi şu 5 lira bu 10 lira neden dersiniz abi der bu ovada yetişen hayvan bu besi hayvanı.. her ikiside inektir her ikiside ettir ama fark vardır. Altınla gümüş için böyle bir ortak payda yoktur altın altındır. gümüş gümüştür. ama gümüşü daha degersiz yapan nedir. ikisinide olusturan altın elementleri olsa diyebiliriz ki birisinin altın elementleri az bag yapmiş saglam olmamiş degeri düşük olmus.ama birisi altın oburu gumus alakasıda yok ..

ve acaba bütün istanbuldaki her apartmanın her bahçenin her parkın her üst ve alt geçidin kısacası istanbul sınırlarında olan her merdivenin basamaklarını uc uca eklesek ne kadar uzunlukta olur ve kaç basamağı olur ki..

Daha önce istanbulda oturan insanların sahip oldukları koltukları uc uca eklediğimizde 3300 km civarında bir uzunluk yaptığını bulmuştuk..

Belki istanbulun merdivenlerini uc uca ekleyip aya çıkarız.. Peki dünya dönüyor.. Ay dönüyor ay ve dünya güneşin etrafında dönüyor.. bu kadar oynak zeminde uc uca eklediğimiz merdiveni nasıl aya denk getireceksek :)

----

Düşünmek ata binmek gibidir. Ya sizi istediğiniz yere götürür. Yada istediği yere götürür..

----

Şimdilik ne düşüncelerim beni bi yere götürüyorlar neden benim istediğim yere gidiyorlar.. biz tam ortada bir yerdeyiz. papazı fena bulduk .. ve kavgaya fena tutuştuk.. kazanan kim olursa o götürecek diğerini...

----

Kimbilir belkide içimde iki tane ben vardır.. kavga ettiğim belkide kendimdir. savurduğum salvolar ve yumruklar aslında kendimedir..

-----

Belkide yoktur ben var sanıyorumdur..

-----

soldan soldan geliyorlar canım.. Alışacağız..