Hayatımda eksik kalan birşeyler(mi) var !?

| 31 Ocak 2010 Pazar

Aslında herkese oluyormu bilmem.. hayatında birşeylerin eksik kaldığı hissine kapılmak fiili, zaman zaman bana oluyor.. Herşey yolunda giderken rayında giderken dahi olabiliyor insanın içinde birşeylerin eksikliğini hissetmektende kaynaklanabilen bir garip hüzün. Hani bazılarımızın "keşke"leri vardır. belkide bu eksiklikler o "keşke"lemelerdir.

Gerçi şuda bir düşünce ki, her "keşke" ancak en az iki ihtimalli durumlarda karşımıza çıkar. ve daima seçmediğimiz içimizde bir "keşke" yada bir "acı" bırakır.. eğer seçtiğimiz alternatif bizim canımızı sıkmışsa şayet işte o zaman "keşke"miz "acı" olma yolundadır.

İnsan daima seçmediğini yada seçemediğinin acısını çeker. aslında bizler sadece "hangi acı"yı çekeceğimizi seçeriz ve bunuda doğrudan yapmayız. karşımıza gelen iki ihtimalden birini seçeriz ve diğeri daima içimizde kalır. hele ki onuda deneme şansımız kalmamışsa , ve biz ilk tercihi yaparken kendimiz için en iyi olanı seçmişte olsak.. diğer içimizde daima bir "acaba"dır.. ve bu "acaba" bir yerden sonra "keşke"leşir ve belkide tadı "acı"laşır..

Örneklendirecek olursak,

Ahmet diye 19 yaşında bir karakterimiz olsun ve bu genç bir karakter olsun. Ahmet'in önünde iki yol vardır. Ahmet ya Üniversiteye gidecektir yada Altyapısında oynadığı klubün A takımına gidip profesyonel futbolcu olacaktır. Ahmet bunların ikisinin aynı anda yürümeyeceğini çok iyi bilmektedir. ve bu Ahmetin hayatında bir yol ayrımıdır. Ahmet Üniversiteye gitse mezun olsa bir işe girse yönetici dahi olsa, asla bir futbolcu kadar kazanamayacaktır ve olaya tamamen sportif açıdan baksa dahi haftasonu arkadaşları ile yaptığı halısaha maçları dahi onu tatmin etmeyecektir. bu durumda "acaba" sorusu daima aklını meşgul edecektir. bir süre sonra Ahmet'in işyerinde işler yolunda gitmemeye başlasa ve Ahmet'in işsiz kalma riski ortaya çıksa "acaba" sı gidecek ve yerine "keşke" gelecektir.. ve Ahmet işsiz kalmaması gereken kritik bir dönemde işsiz kalırsa ve bu bir takım edimlerini yerine getirmesini engellerse bu durumdada bu "keşke" ona koskoca bir "acı" olarak yansıyacaktır.. Ahmet'in futbolculuğu seçtiğini düşünelim ve bunda başarılı olamadığını ancak başkada bir çıkış yolu bulamadığını düşünelim Ahmet A takıma seçilmenin hayalini kurarken birden bire 2. hatta 3. lige kadar gitti diyelim. o zaman Ahmet "acaba" okusam dahamı iyi olacaktı demekten kendini alamayacaktır. kadro dışı kalma, sakatlanma durumlarında klüp bazı şeyleri karşılamadığında yada Ahmet takımdan kovulacak olursa o durumda o acaba bir "keşke"ye dönüşecektir. ve nihayet Ahmet işsiz kaldığında yada parasız kaldığında okumamanın "acı"sı içine çökecektir.

İşte bu örnekten de görüyoruz ki insanın eksikliğini hissettiği şey daima seçmediği seçenektir. A şıkkını seçerse B, B şıkkını seçerse A daima eksik kalacaktır. 

Herkesin kendi hayatında "acaba"ları, "keşke"leri ve "acı"ları vardır..

Hiç şüphesiz ki benimde var, ama ben bir yol buldum.. illaki hatırlayanlarımız olacaktır. Fizikte , Elektronik'te , Kimya'da dahi karşımıza gelen bir metod vardır "nötrleme" deriz. her - için bir + feda ederiz ve bunları "sıfırlarız" yada "nötrleriz"

Ben böyle yapıyorum her "keşke"yi hayatımda "iyiki" dediğim birşeyle "nötr"lüyorum.. 

Mesela;

Harley Davidson Night Rod alamadım ama "iyiki" bir ev aldım (çok şükür) ,

Diyorum ve bir acı ile bir mutluluğu nötrlüyorum.. Acı daha büyükse mutluluk onun bir kısmını nötrlediği için acı küçülmüş oluyor.. Mutluluk büyükse acıyı sildiği gibi üstüne bir miktar gülümsemede bu nötrlemeden bozuk para misali elimizde kalabiliyor. 

Aslında insanın acıyada ihtiyacı var. Mesela bir tohum önce kendini sonra toprağı çatlatacak ki boy verebilsin.. Ya da ipek böceği o acıyı çekecek ki kelebek olabilsin. İşte bunuda düşündüğümüzde silemediğimiz acılarla mutlu olmayı öğrenmiş oluruz. Zira her acı kendisinden sonra gelecek mutluluğun değerini bilmemizi öğreten bir öğretmendir. İşte bundan dolayıdır ki mutluyum. hayatımdaki eksiklikleri bazı acılarla kapatmak hem tasarruf oluyor insanın hayatında hem "acı"yı "acı" olmaktan çıkartıyor.. Hepiniz görmüşsünüzdür çocukluğunuzda annelerimizin yağ bittiğinde yağ kutularını saksı yaptığını.. Bu öyle birşey işte "acı"yı bir yerde kullandığın zaman artık o "acı" olmuyor.. tıpkı saksı olan yağ kutuları gibi yeni birşeye dönüşüyor. Annenizin saksı yapmasından sonra nasıl artık o yağ kutusunu "yağ kutusu" olarak değilde "saksı" olarak adlandırıyorsanız bu da öyle .. Bi nevi somut şeylerde olduğu gibi alabildiğine soyut olan değerlerde de tasarruf yolunu benimsemek gerekiyor.

Mesela "acı" yı yaygın olarak yapılan ve benimde zaman zaman yaptığım gibi bir "motive" aracı olarak kullanabilirsiniz. ve artık o bir zaman sonra sizin "acı"nız değil, sizi hedefe götüren bir "araç" olur. Buda hayatınızda olumsuz yer tutan bir şeyi olumluya çevirmek demektir. "Soyut tasarruf" bir manada da..

"Acı"yı motive için en iyi nasıl kullanırım diyorsanız mesela bi "Monte Kristo Kontu" , bi "Esaretin Bedeli" yada bi "Prestige" filmlerini izlemenizi tavsiye ederim. Hoş şu aralar TV'lerde Monte Kristo Kontu'nun çakması olarak Ezel diye bir dizi arzı endam ediyormuş onuda izleseniz aynı sonuca varırmısınız bilemem :)

Yaradılış gereği herkesin bir yarası vardır. Kimisi güzel değilim der kendinde bu yarayı bulur. Kimisi zengin değilim der bunu görür.. ama herkesin bir yarası vardır.. İşte bu yaraları deşenlerin ortaya çıkardığı pervasız acıyı, siz acının kaynağını ortadan kaldırmak için kullanın. bi nevi acınızı acınızla vurun ki. Bir daha çıkmasın.. Acıyı deşenede sağlam bir kapak olsun..

ve kapaklarınızı biriktirin.. Belki bir kampanya olur 3 kapak getirene bir mutluluk verilir.. 

Kader müthiş büyüklükte kusursuz bir örümcek ağı gibi.. elinizin değdiği hangi ipin hangi ilmeğin geleceğinizde neyi değiştireceğini bilememek o kadar düşündürücü ki, bu işin ciddi ciddi hakkını verecek olsak nefes dahi almakta zorlanmamız gerekiyor.. İşte bilerek yada bilmeyerek yürüdüğümüz hayat yolunda dokunduğumuz bir ip yada ilmek öyle bir kördüğüm olabiliyor ki her elinize geldiğinde canınızı yakıyor. yada öyle bir perde açıyor ki önünüzde size sefasını sürmek kalabiliyor.. 

Çok duymuşsunuzdur insanların şükrederken "Allahım verdiğin nimetlere hamdolsun" dediğini..

Bence bunun doğrusu şöyle olmalı ,

"Allahım verdiğin ve vermediğin nimetlere hamdolsun" .. 

Zira dünyalık adına öyle nimetlere boğulursunuz ki malınızın hesabını bilmezsiniz önünüzü göremezsiniz.. Gün gelir , 

Halis Toprak gibi "keşke" eşek sırtında mal sattığım günlerde kalsaydımda böyle olmasaydım! dersiniz.

İşte bu açıdan bakıldığında "verilmeyenlere"de şükretmek gerekir ki.. kaldıramayacağımız "acı"ların altında kalmayarak derin "keşke"lere mahkum olmayalım..

1 yorum:

Adsız dedi ki...

verilmeyenlere şükretmekle devam edebiliyorsan hayatına ne mutlu sana o zaman.çünkü bu da bir başarı sayılır: )
sevgiler