Herseyden Biraz -2-

| 21 Mart 2009 Cumartesi

Uzun bir sürenin ardından halı sahalara dönmek aslında güzeldi.. ama müthiş bir hamlamanın ardından bütün bir hafta sonunu bütün kaslarımı tek tek hissederek geçirmek ve ciddi manada hamlamış olduğumu hissetmek biraz kastı diyebiliriz :) yinede güzeldi.. her yeni maç sezonu açılışında ilk maçtan sonra olan reaksiyonu yaşıyoruz :) bundan sonra haftalık olarak devam edeceği için bu gelenek sanırım bundan sonra bu hamlamaya maruz kalmayacağım :) üzerinize afiyet attığım 5 golüde artı haneme yazıyorum :)
-------
İş yerinin gereksiz ritüellerinden, kurallarından, kaidelerinden, şartlarından falan acayip sıkılmış durumdayım.. anlatamam artık boğuluyormuş gibi hissediyorum kendimi bir çıkış bulduğum anda voltayı alıcıyım. ve şunu iyice anladım ki ben ticaret adamı olmalıyım. Ticaret ki risk ve cesaret gösterdiğin oranda büyürsün.. yada çıkarsın , "her insan en fazla bir kez batar" sloganıyla gözümü karartmış durumdayım kriz ortamı falan umurumda değil. Ben Küresel krize inanmıyorum zira herkes kendi krizini kendisi meydana getirir. Eğer kişi rahat zamanda har vurup harman savurursa.. dar zamanda kıvrım kıvrım kıvranır.. Dünyada şu anda kriz var borusunu en çok öttürenlere bakarsanız görürsünüz ki hesapsız iş yapan dünya devleridir. ve batmışlardır.
Kaldı ki kriz işi bilmeyene krizdir. Zira kriz ortamları daima iki ucu açıktır. ya iyi değerlendirir büyürsün ya değerlendiremez çökersin. Kriz dalgasının ilk şokları Türkiyeye vurduğu zamanlarda dolar müthiş bir iniş gösterdi. 1100'ü görmüştü yanlış hatırlamıyorsam.. Obama'nın seçilmesinden sonra amerikanın dünyadaki prestij düzeltme girişimlerinden sonra ve amerikan borsasının toparlanma eğiliminde olmasınında etkisiyle dolar kaybettiği imajını toplamaya başladı ve Türkiyede geçtiğimiz hafta 2000'i görmesine ramak kaldı diyebiliriz. şimdi düşünün krizin ilk çıktığı zaman dolar 1100 lere düştüğünde herkes elinden dolar çıkartıyorken akıllı bir adam 1000 dolar alsaydı. geçen hafta 2000 dolaylarında bir fiyattan sattığı anda 900 TL temiz bir kazancı olacaktı.
İşte krizde çok basit bir kâr yolu.. Sadece sermayeniz bir miktar para ki bu tamamen sizin kendi büyüklüğünüz yada almak istediğiniz risk miktarı ile sınırlı , zaman ve sabır..
--------
Eveet nihayet allclip.net sitesi için aradığım bileşenleri verebilen ve benden fahiş fiyatlar talep etmeyen bir hosting firması bulmuş gibiyim. şu anda inceleme irdeleme ve hesap kitapla ugraşır durumdayım. bakıyorum eğer aklıma yatarsa güzel bir proje olacağını düşündüğüm ve şu anda bilgisayarımda kayıtlı vaziyette hayata geçeceği günü bekleyen clip sitesi çok yakında yayında olabilir.
--------
Mart ayının ilk günlerinde, Braveheart filmini izledim. Aslında bilindik ve kült olmuş eski bile sayılabilecek bir film, acımasız ve baskıcı bir otorite rejimine hayatı pahasına başkaldıran william wallace'in hikayesinin anlatıldığı film. kahramanımız filmin sonunda hayatını kaybediyor belki ama aslında büyük bir zaferi haykırıyor. ülkesi onun inancı sayesinde o görememiş olsada bağımsızlığına ulaşıyor. Braveheart verdiği mesaj ve dahi özü itibariyle ruhuma bam telime dokunan başlıca filmlerden , insanda bazı hislerin coşmasına neden olabiliyor. tarihimizde belki konusu ve özü itibariyle braveheart'tan çok daha güzel örnekler vardır ancak beyazperdeye yansımadığı için ya kitap aralarında ya da kitaba bile yansımamışsa tarihin bilinmezleri arasında kalmıştır diyebiliriz.
Asıl meseleye dönecek olursak şu aralar tam bir ikilem arasındayım. Hakkımda bir soruşturma açıldı iş yerinde ve bana savunmamı vermem için 7 günlük süre verildi.. ve ben şu anda herşeyi göze alıp ya "KRAL ÇIPLAK" diye bağıracağım ve şu ana kadar yalakalığa, kıyakçılığa alışmış şımartılmış kralların yada kendini kral sananların yüzlerine yaptıkları haksızlıkları bir bir haykırmak ve yüzlerine vurmak için bu savunma hakkını bir fırsat olarak değerlendireceğim ya da klasik bir savunma yaparak "bilmiyordum bilseydim yapmazdım" edebiyatı üzerine bir savunma oturtarak soruşturmayı savuşturacağım.. ilk ihtimal gerçek olursa kırk katırmı kırk satırmı hesabı sürgünden sürgüne , pislikten daha pisliğe sürüleceğim bu cürretimin karşılığı bana yol su elektrik olarak olmasada eziyet eza cefa olarak geri dönecek sanmıyorum ki doğruları söylediğim için mükafatlandırılayım.. ikinci ihtimalde ise en fazla hakkında soruşturmaya yer olmadığına denilecek ve bu konu kapanacak ama bu seferde benim içim rahat etmeyecek. gerçeklere gözlerimi kapattığım kafayı kuma gömdüğüm gerçekleri söyleyememiş olmanın ağırlığını ve eziciliğini uzun bir süre içimde taşıyacağım..
iki arada kaldım ve %90 birinci seçeneği seçeceğim.. kaybedecek neyim var ki.. zaten rezil bir çalışma ortamı ve rezil çalışma şartlarının ortasında eza cefa çekiyorum.. kaldı ki bu yaşa gelene kadar zaten gerek okulda gerek özel hayatta gerek özel sektörde iş hayatında bugüne kadar "KRAL ÇIPLAK" demekten korkmadım bugün neden korkayım. kaldı ki kişisel menfaatim icabı ikinci seçeneği seçecek olsam bile bile yalan söylemiş olacağım ve bu hususta içim asla rahat olmayacak. Yarın hakkın karşısına çıktığımda doğruları şunlardan korktuğum için söyleyemedim diyebilecekmiyim?, kaldı ki bu asrın alimi "Hakiki imanı elde etmiş kimse kainata bile meydan okuyabiliyor" derken ve ben cesarete sahip olduğumu düşünüyorken neden susayım.. Haksızdan hak istemek hakka haksızlıktır. bu haksızlığın vebalindense her sürgüne ve her eza cefaya razıyım. Bize hoş gelmiş sefa gelmiş.. içim rahat olsun bedenimin görebileceği sürgün ve cefa vız gelir.. içim rahat olmadıktan sonra vücut afiyette olmuş bana yararı ne..
------
Sanırım bonsai ağacım öldü artık.. eğer mevsimsel bir durum değilde her mevsimde her şart altında yeşil olabilen bir ağaç ise kesin öldü.. ancak kışın kuruyan yazın yeşeren bir yapıdaysa hala yaşıyor olabilir yazı beklemek lazım :) bir umut var..
------
Şu anda elimin altında bir iş fırsatı var gibi , bir nevi Network marketing biraz hatır gönül işine, biraz da denemek adına içimde çok fazla başarılı olunacağına dair bir umut olmasada gireceğim bir iş. Eğer tutarsa çok iyi parası var.. eğer bu iş tutarsa bir vakitten sonra artık bu bloga her yazı eklediğimde farklı bir memleketten ekliyor olabilirim :) ve muhtemelen yazılar şöyle başlar
" Barcelonada beni en çok etkileyen şey şu oldu" bir sonraki yazıda "Nepal çok etkileyici bir yer olarak gözüme çarptı" , "Japonyada şunu gördüm" , "meğer o çok merak ettiğim güney afrika böyle biryermiş" , falan gibi kelimeler ve cümlelerden tekevvün eden yazılar yazabilirim.
E o zamanda blogun adını Çılgın Fikirler Enstitüsü değil Evliya Çelebi yapmak gerekir herhalde :)
------
Ali Sürmeli diye bir adam var. Tiyatro , dizi , sinema oyuncusu , ben kendisinin akıl ve ruh sağlığının pek yerinde olmadığı kanaatindeyim. haberlere konu olduğunda her defasında saçmaladığı ve dikkat çekmeye çalıştığı kanaatindeyim. Bundan 1-2 ay önce artık AKP'ye oy vermeyeceğim. AKP bunu bildiği için belediye eliyle benim duvarımı yıktı gibi bi iddia savurmuş ortaya ve duygusallık serpiştirilmiş bir üslupla "ellerimle büyüttüğüm, solarken dirilttiğim duvarımı yıktılar" edebiyatı yapmıştı. Zira iddiasına göre kendisi "sanatçı" olduğu için bu gibi bir durumda duvarı yıkılamazmış (zira kendisi sadrazamın sol mekanizması olduğu için, görevlilerden kendisine halktan ayrı muamele göstermelerini beklemesi normal)
Neyse efenim "yürek harmanı" projesi kapsamında bu zevata söz hakkı doğduğunda maksadını aşan sözlerle anadolu birleşik devletlerini kuralım tek bayrak tek ülke fln gibi şeylerden geçelim deme gafletinde bulunmuştur. ben gerek sanata gerekse vatana millete fazla birşey kattığına inanmadığım bu kişinin akıl sağlığından şüpheliyim zira bana gördüğüm röportaj söyleşi yada video içerikli magazinsel yayınlarda pek dengeli birisiymiş gibi gelmedi.
ikinci bir atilla olgaç vakasıdır. yakında bu da çıkar ben askerde 10 rum öldürdüm diye..
-------
Şampiyonluk Sivas ile Beşiktaş arasında kalacakmış gibi bir hisse haiz oldum diyebilirim. Ama %90 ipi Beşiktaş göğüsleyecek gibi , istikrarlı oyun , futbolcuların performansı , yeni transfer Ernst'in tamda ihtiyaç duyulan mevkide aranan kan olması, kartalın oyundan kopmaması , Tello'nun muhteşem performansı , ilk geldiği günlerde ölü transfer olarak gördüğüm ancak son 3 haftadır oyunuyla beni yanıltan Yusuf'un takıma katkısı yadsınamaz. Hele bugün Yusuf resmen Sivas ceza sahası içerisinde 3 kişiyi yürüye yürüye çalımlamıştır ya daha ne olsun , kısacası takım bence rayına oturdu gibi eğer sezon sonu şampiyon olurda iyi futbolcularımızıda dışarıya kaptırmazsak, önümüzdeki sezon da yine şampiyon oluruz kanaatindeyim.. Yeterki ASİ RUHUNLA OYNA SEN KARTALIM...
-------
Franchising bilindiği üzere büyük şirketlerin marka olmuş değerlerini size kiralamaları sonucu sizi işinizin patronu yaparak ve bundan bi miktar para kazanarak hem şube açmaları, hem size kazandırmaları hemde kendileri kazanmaları ve gerekse istihdam gücüde sağlayarak ekonomiye katkıda da bulunan bir distribitörlük yada şubecilik sistemi diyebiliriz.
Mesela dünyada bilinen en yaygın Franchising ağına sahip şirket Dominos pizza, belli şartları sağlayanlar Dominos Pizza franchis'i olabiliyorlar.
Geçtiğimiz günlerde çiğköfte almak üzere evimin yakınlarındaki çiğköfteciye uğradığımda dumur oldum. Adamlar işi Franchisinge bağlamışlar. şaştım kaldım. lan dedim bu çiğköfte denilen hububat daha 2 sene evveline kadar öyle çılgın bi ihtiyaçda değildi. ama şimdi her köşebaşında bir çiğköfteci var. daha biz sokak aralarında tabelalarda işte "meşhur falanca usta" , "bilmem nerenin meşhur çiğköftesi" gibi içten içe kendini öven bu işi kendine mâl eden tabelalara yeni alışıyorduk ki adamlar işi franchising'e bile dökmüşler.. ne diyeyim her arz kendi talebinden doğar temel iktisat varsayımından yola çıkacak olursak ve çiğköftecilerin mantar gibi çoğaldığınıda göz ardı etmezsek parasını bu işe yatıran az sermaye ile kârını maksimize bile edebilir.
--------
Bugecelikte bu kadar ;) sağlıcakla..

Kilicdaroglu'nun organize durustlugu

| 17 Mart 2009 Salı

Dün akşam (16/03/2009) sinemadaydık. maksat çok ses getiren Güneşi Gördüm filmini izlemek tetkik etmekti. Bilirsiniz sinemalarda film başlamadan önce bi yarım saat kadar reklamlar, gelecek program, fragmanlar vs. gösterilir. ve ağırlıklı olarakta televizyonda reklamının yapılması yasak olan emtiaların reklamını görürsünüz (Miller, Binboa,Yeni Rakı, Efe rakı, Carlsberg vs.) ama dün şaşırtan birşey oldu! ilk defa siyasi reklam gördük sinema perdesinde , ilk önce sanırım bi 50 saniye kadar DSP reklamı gösterildi. Ardından biraz zaman geçti bu sefer CHP reklamı başladı. Reklamın teması şuydu. İstanbul manzarasını arkasına alarak bay kılıçdaroğlu "dürüstlükten, bahsediyor istanbulda organize işler olduğu iddiasını savunuyor. Belediyelerin şeffaf olmadığını söylüyor ve seçimlerde bize oy verin dürüstlüğü organize edelim diyordu."

Kaldı ki bu yerel seçimlerde bu CHP'nin ana taktiği halini aldı. zira öncesinde genel seçimlerde türban açılımı yapmışlar kâr etmemişti. bu seçimlerde çarşaf açılımı dediler kâr etmedi, kuran kursu açılımı dediler bu dahi kar etmedi.. CHP bu sefer "dürüstlük, adalet, sosyal eşitlik" gibi sosyalist damarı kabartan ve insanların özlem duyduğu metaları vâd ederek oy almayı planlıyor. Öyleki Kılıçdaroğlu kendisini bu deli dumrulluğa öyle bir kaptırmış olsa gerek ki , bana gelipte işlem yapmadığım tek bir yolsuzluk gösterin ben bu yarıştan çekileceğim deme bönlüğünü dahi sergiledi.. Kaldı ki bu yarıştan çekilmeyeceğini sizlerde benim kadar iyi biliyorsunuz , hani bilirsiniz imam - cemaat muhabbeti , vakti zamanında dürüstlük tüccarı kılıçdaroğlunun en az kendisi kadar dürüst ve gururlu başkanıda "seçimleri kaybedersem rodosa kadar yüzerim" demişti. nooldu yüzdümü ? yok, - şaka yapmıştım dedi geçiştirdi. sonrada demekki siyasi hayatımızın espriye ihtiyacı varmış diyerek zeytinyağlık yapmaya kalktı.

Yani CHP'nin imamı(baykal) bir dert, müezzini(kılıçdaroğlu) başka bir dert.Neyse biz konumuza dönecek olursak kılıçdaroğlu , hakkında yolsuzluk şikayeti olupta işlem yapmadığım tek bir dosya çıkarsa çekilirim demişti ya.. İşte Star gazetesinin yakaladığı bu haberi ben az önce aktifhaber.com sitesinden okudum.

vaay be sinema perdesinde dün gece bacak kadar boyuyla dürüstlükten dem vuran kılıçdaroğlu şimdi ne yapacak diye geçirdim aklımdan haberi ilk okuduğumda ve cidden merak ediyorum acaba o da başkanı gibi şakaydı canıııım deyip geçiştirecekmi..

işte Size Kılıçdaroğlu'nu yarışın dışına itecek 3 dosya.. Ben size bu haberi Aktifhaber.com sitesinden alıntılıyorum. isteyen verdiğim linke tıklamak suretiyle haberi birebir sitenin kendisindende okuyabilir.

http://www.aktifhaber.com/news_detail.php?id=213053

İşte Kılıçdaroğlu’nun yok dediği üç dosya...


SSK Genel
Müdürlüğü dönemiyle ilgili yolsuzluk ve usulsüzlük iddaları karşısında söylediği ‘Bana şikayet gelip de işleme koymadığım bir yolsuzluk dosyası varsa, söz veriyorum bu yarışı hemen bırakacağım’ diyen Kemal Kılıçdaroğlu’na kötü haber. star, CHP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Kılıçdaroğlu’nun önüne gelen üç dosyayı işleme almadığını ispatlayan Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu raporuna ulaştı.
YDK raporlarında Kılıçdaroğlu’nun yolsuzluk suçlamaları nedeniyle hakkında müfettiş raporu olan ve görevden alınması istenen bir daire başkanını görevden almadığı ve usulsüzlük yaptıkları gerekçesiyle yargılanan iki personeli görevden almak yerine daire başkanlığına atadığı yer aldı.



KILIÇDAROĞLU NE YAPACAK

HATTA Kılıçdaroğlu’nun bu personellerden birini de soruşturmanın yürütüldüğü daireye başkan yapmasına dikkat çekildi. ‘İşlem yapmadığım yolsuzluk dosyası varsa yarışı hemen bırakacağım’ diyen Kılıçdaroğlu’nun ‘tam söylediği gibi bir uygulamasını’ ortaya çıkaran YDK’nın 1997’de hazırladığı yolsuzluk yapan personelle ilgili işlem yapmadığına dair rapor karşısında ne yapacağı merak ediliyor.
YDK’nın 1997’deki SSK raporunda SSK Genel Müdürü Kemal Kılıçdaroğlu’nun kurum teftiş kurulunca haklarında yolsuzluk tespit edilen ve görevden alınması istenen daire başkanını görevden almadığı belirtiliyor. 06.12.1996 tarih ve 2 sayılı soruşturma raporu ve makam onayında, kurum zararına sebebiyet verdiği belirtilen bir daire başkanı hakkında görevi ihmal ve görevi kötüye kullanmak suçlarından savcılığa suç duyurusunda bulunulması, kurumun zararının istirdadı (geri alınması), ‘aylık kesme’ disiplin cezası ile tecziyesi, daire başkanlığı görevinden alınması gerekli görüldüğü belirtildi.

BİR DE TERFİ ETTİRMİŞ

YDK raporunda şöyle dendi: ‘Disiplin kurulu kararı ile verilen aylıktan kesme cezasına ilişkin olarak ilgili tarafından kurum aleyhine açılan davada mahkemece 13.11.1997 tarihli iptal kararı verilmekle birlikte davanın temyizde devam ettiği, suç duyurusu sonucu Ankara 21. Asliye Ceza Mahkemesi’nde açılan kamu davası ile kurum zararının tahsili için Ankara 1. Asliye Ticaret ve 6. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açılan davaların derdest olduğu, görevden alınma önerisinin 28.10.1997 ve 02.04.1998 tarihli SSK Genel Müdürlüğü Yönetim Kurulu kararıyla kabul edilmediği ve anılan personelin daire başkanlığı görevine devam ettiği belirlenmiştir.’

İnsan kaynağı tek mezkezden!

Kılıçdaroğlu’nun 1992 ile 1999 yılları arasında SSK Genel Müdürlüğü yaptığı döneme ait yanıt bekleyen sorular:

1-) SSK telsizleri PKK’da çıktı
G. A. YÖK tarafından aşırı sol kuruluşlara üye olduğu yazısına rağme 1300 yataklı ve uzman hekim yetiştiren SSK Ankara Eğitim Hastanesi’ne Kemal Kılıçdaroğlu tarafından başhekim olarak atandı. G. A. döneminde hastaneden çalınan 10 telsiz bir yıl sonra polis tarafından bölücü örgüt mensuplarında ele geçirildi. G. A’ya Kılıçdaroğlu tarafından başarı ödülü verildi.

2-) Valilik talebine hülle yaptı
Kılıçdaroğlu Van Valiliği’nin bölücü örgüte para yardımı yaptığı, örgüt mensuplarını evinde barındırdığını bildirdiği ve başka bir ile atanmasını istediği baştabip M. I.’yı ‘ona ihtiyacımız var’ diyerek atamasını üç ay oyaladı. Valiliğin ısrarı üzerine M. I., Manisa’ya atanmış gibi işlem yapılarak birkaç ay sonra Kars Hastanesi Baştabibi yapıldı.

3-) Başhekim atadı, tutuklandı
Kılıçdaroğlu, valilikçe ideolojik amaçla yürüş yaptığı, bildiri dağıttığı, kanunsuz toplantı yaptığı, ırkçılık ve bölücülük yaptığı bildirilen S. K. adlı hekimi SSK Bölge Hastanesi’ne baştabip yaptı. S. K.’nın baştabiplik yaptığı sırada evi aranmış, yasadışı bölücü örgüte ait dökümanlar, değişik çap ve markada silah, patlayıcı maddeler ele geçmiş ve tutuklandı.

4-) Örgüt kuryesi müdür oldu
Kılıçdaroğlu, İçişleri Emniyet Genel Müdürlüğü’nce verilen Dev-Yol Örgütü ile ilişkisinin olduğu ve bu örgüte kuryelik yaptığı, askeri mahkemece tutuklandığı, gizlilik dereceli işlerde çalıştırılmaması gerektiği bildirilen M. G.’yi SSK bölge müdürü yaptı.

‘Organize dürüstlük’ hakkındaki iddialar

Kılıçdaroğlu bölücü örgütle işbirliğinden yargılanan bir memuru, sınavsız olarak Personel Daire Başkanlığı Şube Müdürlüğü’ne atadı. Sicil dosyaları ve gizli yazışmalar bu kişiye teslim edildi.
Kılıçdaroğlu eski hükümlü kadrolarına neden sadece bölücü örgüt mensuplarını atadı? Kader kurbanı olup taksirli suçlara mahkum olmuş eski hükümlüleri hiç bir şekilde göreve atamadı.
Kılıçdaroğlu, başka kuruluşlarda memur olarak çalışan, çalıştıkları yerlerde anarşik olaylara karışan, yargılanan, çeşitli disiplin cezaları alan kişilerden bazılarını SSK’ya alarak 2-3 ay içinde sınavsız olarak müdür kadrosuna atadı.
Kılıçdaroğlu, SSK Kartal Hastanesi’ne 1993 yılında 17 hemşerisini işe aldı. Tüm Türkiye geneline bakıldığında ise Kılıçdaroğlu’nun bini aşkın hemşerisini işe aldığı ortaya çıktı.
SSK Genel Müdürlük müfettişlerinin gizli tezkiyelerini Teftiş Kurulu Başkanı İsmail Hakkı Kaderli’nin eşine yazdırdığı gerekçesiyle Ankara 8. Ağır Ceza Mahmesi’nde yargılandı. Milletvekili dokunulmazlığı nedeniyle dava dosyası TBMM’ye gönderildi.
SSK Bomonti’deki ilaç fabrikasına 1992 yılında 10 hemşerisini işe aldı.
Kılıçdaroğlu, 4 yıl önce yapılan bir sınavı esas alarak 37 kişiyi hastane müdürlüğüne atadı.
1998 yılında sınavsız olarak 444 kişiyi açıktan atadı.
Kılıçdaroğlu, 1992 yılında göreve başlar başlamaz kurumun Finansman Dairesi Başkanlığı’nın olmadığını söyleyerek daire başkanlığını 1993 yılında kurdu. Memuru dahi olmayan Finansman Dairesi’ne emekliliğine kısa bir süre kalan hemşerisini başkan olarak atayarak yüksek maaşla emekli olmasını sağladı.
1998 yılında ÖSYM ve Milli Eğitim Bakanlığı’na yaptırılan sınavlarda ne gibi yolsuzluklar yaptı.
Müfettiş soruşturma raporlarında yolsuzlukları tespit edilen daire başkanlarını görevden almadı. Usülsüzlük ve ihmal suçlarından yargılanan iki personeli ise daire başkanlığı görevine atadı.
Kılıçdaroğlu, SSK’da göreve başladığında işveren prim borçları 8.76 trilyon TL iken görevden ayrıldığı 1999 yılında 25 kat artarak 220 trilyon TL’ye ulaştı.
Kılıçdaroğlu bir yıl süreli olarak devlet tarafından görevli gönderildiği Fransa’da yasadışı örgüte ait olan bir enstitüye gittiği iddia edildi.
SSK Kartal Hastanesi onarımı ihalesi yolsuzluk yaparak hemşerisi Şahin Güven’in hastane onarımında bir deneyimi olmayan şirketine verdiği iddiası.
CHP’den önce DSP’den aday olan Kılıçdaroğlu eski bakan Nami Çağan’ın milletvekili adayı ilan etmesine rağmen listeye alınmadı. Bunda dönemin Başbakanı Bülent Ecevit’in en çok hassasiyet gösterdiği konuların neden olduğu iddia edildi.


CHP Genel Başkanlığı’nı düşünmüyorum

Kılıçdaroğlu İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası’nı (İSMMMO) ziyaretinde gazetecilerin ‘CHP Genel Başkanlığı’nı düşünüp düşünmediği’ sorusuyla karşılaştı. Kılıçdaroğlu ‘Hayır. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığını düşünüyorum’ dedi. Kılıçdaroğlu, o yönde bir talep geldi mi sorusuna da ‘Onu bilmiyorum. Zaman zaman arkadaşlar dillendiriyorlar ama...’ cevabını verdi.

Kendisini soruşturan daireye başkan atandı

BAŞBAKANLIK YDK’nın SSK raporunda yine görevi suistimal ve ihmal suçlamasıyla yargılanan iki personelin Kılıçdaroğlu tarafından görevden almak yerine daire başkanlığına atandıkları belirtildi. Soruşturma yapılan bir personelinde hakkındaki soruşturmayı yürüten daireye başkan atanması dikkat çekiyor. YDK raporunda Kılıçdaroğlu’nun işleme almadığı iki ‘dosya’ için şunları kaydedildi:
‘Bakanlık Teftiş Kurulu’nun 04.04.1997 tarihli ve 1 sayılı kurum teftiş kurulunun da 09.05.1997 tarih ve 4 sayılı soruşturma raporunda haklarında görevi ihmal ve görevi suistimal suçlarından savcılıklara suç duyurusunda bulunulan ve yargılanmaları devam eden personelden biri soruşturma ve dava konusu olan işlemlerin yürütüldüğü daire başkanlığına 20.08.1997 tarih ve 13.11.1997 tarihli, bir diğeri başka bir daire başkanlığına 04.09.1997 ve 22.01.1998 tarihli SSK Yönetim Kurulu kararı ile önce vekil daha sonra asil olarak atanmıştır.’
Raporda ayrıca ‘Kurumda daire başkanlığı ve şube müdürlüğü gibi üst görevlere asaleten ya da vekaleten atanacakların, haklarında disiplin kurullarınca veya yargı mercilerince soruşturma yapılmakta olmayan ve olumlu sicil almış bulunan kişiler arasından seçilmelerine özellikle önem ve özen gösterilmesi temenni olunur’ dendi.

(Star)

Herseyden biraz..

| 13 Mart 2009 Cuma

Malum bu aralar bazı sebeplerden (sınavlar,işlerin yoğunluğu vs.) çok fazla yazma fırsatı bulamıyorum ve gündemin gerisinde kalabiliyorum :) Bunun çözümünüde şöyle buldum bir yazı yazarım herşeyden biraz içine koyarım :) begenen alar geder , begenmeyen bırakar kaçar :p


Batı İslama Yelken açıyor ,

Efenim bir çoğunuz okumuşsunuzdur. Vatikan yaptığı araştırma neticesinde İslami Bankacılık modelinin en düzgün sistem olduğunu bu şekilde olmayan para üzerine ticaret yapılmadığını , faiz yüküyle bireylerin ezilmediğini ayrıca bankaların ve ülkelerin hayali borçlar ödemek durumunda kalmayacağını belirterek dünyayı sarsan global krize çözüm olarak "İslami Bankacılık Modeli"ni gösterdi.
Ki bunu herhangi bir batı ülkesi değil hristiyanlığın kalbi olan vatikan dedi.. Ülkemizde faizsiz kazanç sistemi ile bankacılık yapan bankalar "Bank Asya, Kuveyt Türk, Türkiye Finans, Albaraka Türk" 

Yani neymiş. bir elin parmaklarından daha az sayıdaki banka , avrupaya bankacılık dersi veriyormuymuş ? veriyormuş.. Bu durumda diğer bankalara ne düşüyormuş ? 
- Ne düşecek halt yemek düşüyor ( dediğinizi duyar gibiyim )

Kaldı ki , Faizsiz kazanç ile alakalı işlemi olmayan , batı bankacılığı diyebileceğimiz bankacılık yapan Garanti Bankası 2001 yılında batmak üzereyken bu bankanın Kuveyt Türkten borç alarak kurtulduğunu, kendisi gibi faiz sistemli bankalardan borç almadığını hesaba katarsak , görmüş oluruz ki düşene vurmanın şart olduğu bankacılık gibi sistemde bile gün gelince herkes kendisi gibi olmayan sırtını yaslayabileceği güvenli bir liman arıyor.. 

Yassah! Brother..

Yine geçtiğimiz hafta gazetelerden bazılarına ve internet haber sitelerinin tamamına yakınında yankı uyandıran bir haber , Norveç tam 106 yıl sonra bu yıl (isveç'ten hemen sonra isveçi örnek alarak) topraklarında fuhuş yapılmasını yasakladı , ve hatta bu kanunu öyle bir noktaya taşıdı ki norveç vatandaşı olan birisi ülkesi dışında bir yerde fuhuş yapsa ve yakalansa ülkesinde de dava açılabilecek..
norveç'i kutlamak lazım böylelikle , norveç sokaklarda ezilen harcanan bedeni üzerinden sermaye edilen kadınları kurtarmak adına ciddi ve etkili bir adım attı. Tayvan , Tayland , vietnam , filipinler gibi uzak doğu ülkelerine sex turizmi yapacak olan vatandaşlarınada dünyanın öbür ucunada gitseniz elim yakanızda yakalarsam 3,5 yıl içeri tıkarım dedi. Norveçin Dagbladet gazetesi yaptığı ankette ülkenin %79'unun bu kanuna sıcak baktığını %5'in olumsuz yaklaştığını %16'lık kısmında çekimser olduğunu bildirdi.. 
Görüyoruz ki Vatikan İslam'ın Emek, Sermaye ve Kazanç sistemini , Norveç ise Ahlak sistemini örnek alıyor.. İslam dini ise fuhuşu yasaklayalı 1400 seneyi geçiyor :) 
Ülkemizdeki burjuvalar , sosyeteler , kaşarlar , godomanlar zina gibi yüz kızartıcı ve gazetelerde sunuluş biçimi halkın içinde intiba kaybına sebep olucu bir suçtan savcılık koridorlarında sürünmesin diye ise bizde fuhuş serbest ! niçin Batılılaşmak adına.. Oysaki doğru olan batılılaşmak değil doğruya yaklaşmak , olması gerekir.. 
Sonuçta dünya yuvarlak(ımsı) ve batınında batısında doğunun doğusu var.. İşte buda kaynağı haktan bir kitap olan Kur'an- Kerim'de Rahman suresinde Allah'ı anlatan bir ayette " iki doğunun ve iki batının rabbidir" anlatılıyor.. ama bizim batı yandaşları batının daha batısında doğunun olduğunu göremiyor hemde 1400 yıldır!

Tüsiad şaşırma sabrımızı taşırma!

Efenim zenginler klübü Tüsiad bu ekonomik krizde IMF ile Hükümetin anlaşması için hükümete salvo üstüne salvo yapıyor.. Neymiş efendim amerikanın bile dayanamadığı bu krizde IMF ile anlaşmak şartmış ülke konjonktürü bunu gerektirmekteymiş falan falan.. tırı vırı hikaye..
Tırı vırı diyorum çünkü cidden öyle , aslında ülkeyi memleketi insanları falan düşündükleri yok varsa yoksa kendileri.. Devlet IMF'den borç alacak niçin ? ayağını yorganına göre uzatmayıp plansızca borçlara giren büyük oynuyoruz dünya devi oluyoruz bönlüğü ile sermayesini heba eden koç, sabancı, doğan, boyner vs. gibi şirketlere vermek için . Diyelim IMF den para alındı bu şirketlere verildi. bu borcu geriye kim ödeyecek ? tabikiDevlet, Peki kimin parasıyla? SENİN BENİM VERGİMLE!! 
En amiyane tabirle.. IMF piş , Tüsiad'a düş. Düş demişken sanırım Tüsiad'ın IMF den para alınması isteğide tatlı bir düş olarak tarihin tozlu topraklı sayfalarında kalacak.. 
Zira Rusya devlet başkanı Putin ve Medvedev borç dilenen rus holdinglerine hareket çekti "zamanında har vurup harman savurdunuz şimdi başınızın çaresine bakın halk sizin günah keçiniz değil" dercesine.. Ülkelerin ekonomi politikaları artık zenginlere toz kondurmamak üzerine değil, halkı korumak üzerine , bu durumda burjuvaya en kral hareket çekilmiştir!

Seçimlerin En iddialı Partisi

Şimdi Siz muhtemelen seçimlerin büyük bir çoğunlukla AKP-CHP arasında yer yer AKP-DTP arasında ve çok nadiren AKP ile diğer partiler arasında geçeceğini düşünüyor olabilirsiniz. Mesela Eskişehir ve Ordu AKP-DSP arasında geçecek Ankara , İstanbul gibi şehirlerde AKP-CHP arasında geçecek , Kilis Adana gibi illerde ise AKP MHP arasında ve Urfa Diyarbakır gibi illerde AKP-DTP arasında geçecek diye düşünebilirsiniz.. Ama dikkatinizden kaçan bir parti var ve Türkiyenin büyük bir çoğunluğunda halk onları destekliyor(kendilerine göre) , hatta öyleki her gittikleri yerde binlerce kişi tarafından karşılanıyorlar , küçümsememek lazım kendilerine ait medyaları bile var bir gazete çıkartıyorlar ve bu gazeteye göre 2007 genel seçimlerinde %40'dan fazla oy alacaklardı (madem %40'dan fazla oy alacaktın be adam nede gazeten 3bin 4bin satıyor). Bu partinin yayın organı olan gazete her nüshasında aynı kişiyi ve aynı şeyleri yazıp aynı şeylerden bahsediyor.. ve tek projeyi kendilerinin ürettiklerini vad ediyorlar. kimden mi bahsediyorum ? İş Aş Haydar Baş sloganıyla yola çıkan Yeni Mesaj isimli müsfette yayınlarda herkese çamur atıp kendileri çalan kendileri oynayan ve kendilerini Türkiye'nin en karizması sanan BTP bu seçimlerin en ideal partisi tek geçiyoruz ! :)

Bana öyle geliyor ki Ergenekon Operasyonu biraz yön değiştirecek olsa İP'den sonra sıra BTP'de gibime geliyor.. Bu parti bana pek öyle temiz işler peşinde gibi gelmiyor. Tribünlere çok oynuyor ama her defasında çabaları boşa gidiyor.. seçim öncesi halkın nabzını yokluyoruz diye sokakta kendi adamlarına kime oy vereceksiniz diye soruyorlar ve "tabiki BTP" gibi yapmacık cevaplarla kendi kendilerini kral ilan etmeye çalışırken soytarı oluyorlar farkında değiller.. Güzel tarafından bakacak olursak siyaset gibi ciddi bir işte espri kaynağı olmaları.. iyi bişey.

Siyaset Beyaz Perdede , Beyaz Perde Siyasette o zaman Siyasiler nerede?

Recep İvedik 2 filminin vizyona girişi yerel seçimlerden takriben 1 ay öncesine falan tekabül etti. Tamda Siyasiler meydanlara inmişken sırf isim benzerliğinden dolayı Deniz Byekal Başbakan'ın isminin Recep olmasından dolayı başbakana "Recep İvedik" benzetmesi yaptı. 
demeye kalmadı ki Hatay'da AKP mitinginde AKP'li vatandaşlardan cevap niteliğinde iki pankart geldi CHP'ye , birisinde "ben hiç iktidar olamadım anne" diğerinde ise "acıların çocuğu küçük Baykal" yazılıydı.. 

Ne diyelim efenim.. her şakanın altında bir gerçek arayacaksak en acı gerçek CHP'nin başına gelen sanırsam.. Ne gelmiş diye soracak olursanız derim ki 

Deniz Baykal gelmiş daha ne gelsin ? :)

Kaldı ki , bir şarkı yüzünden benimde ismimle çok dalga geçilmiştir çocukluğumda :) "Grup Vitamin" namıyla boy gösteren 3 kişiden terennüm eden bu grup ismaail diye bir şarkı yapmıştı. hani hepinizin bildiği mutfakta birimi var ismaaail fln diye bir şarkı.. bir çok ismailin bedduasını almışlardır.. ve grup zaten hazin bir sonla parçalandı gitti. Grupta en nefret ettiğim ve hayatımı zindan eden sese sahip solist trafik kazası ile öldü gitti. grup dağıldı bitti.

Demem o ki , kimse ismini kendi seçemez.. ama geleceğini kendisi inşa eder. Başbakan ismini kendisi seçmedi.. ama Baykal kaderini kendisi çizdi. bu günleri elleri ile kendisi inşa etti. Zavallı Baykal.. acıların siyasetçisi.. bir yüz yıl daha yaşasan ve bir yüz yıl daha CHP başkanı olsan bir yüz yıl daha iktidar kelimesi senin geçmişinde asla bulunmaz :)

3 Wallpaper

| 7 Mart 2009 Cumartesi

Aslında birisinin çözünürlülüğü çok düşük ve o kadar güzel yada mükemmel olduğunuda düşünmüyorum bu nedenle wallpaper demek belki doğru bile sayılmayabilir. diğeri ise biraz daha çöznürlülük olarak iyi olsada oda aceleye geldi.. ama olsun ya gerekirse birdahakine üstünde çalışırız o olur :)


Açıl CHP açıl

|

bildiğiniz üzere yakın geçmişte siyasi gündemimizde sadece Ergenekon mevzusu varken gündeme bir bomba düştü. CHP'nin çarşaf açılımı !

CHP şunu diyordu : Arkadaşım çarşaflı olabilirsin , dünya görüşün bu olabilir yalnız bir şartla kamusal alana giremezsin , herkes gibi vergini verirsin , oğlunu doğuya askere gönderirsin toplumun bir parçası olabilirsin ancak kendin gibi düşünen birisi ile kendini mecliste temsil ettiremezsin.

Buna rağmen CHP ye çarşaflı vatandaşların katılımları oldu. oldu ki , buna ilk başta akıl sır erdirememiştim ancak çok geçmeden kokusu çıktı. CHP ilgili kişilerin partiye üye olduğu ilçede (sanırsam Fatih) bu çarşaflı katılımcıların bir yakınını aday göstermeyi vaad etmiş bunun gazı ile çarşaflı vatandaşlar partiye katılmış ve bu olay işin "aday" bölümü gösterilmeden "her kesimden partimize rağbet var" şeklinde medyaya yansımış ve çok geçmeden olayın kokusu çıkmıştı. CHP aday göstermesi gereken çarşaflı vatandaşların yakınını aday göstermeyince Çarşaflı vatandaşlar kazan kaldırmış ve nihayetinde rozetleri çıkartmak suretiyle "kandırıldık" diye yaygarayı basmışlardı.

aslında bu parti içinde gerek aktif vazife alan (Nur Serter,Canan Arıtman vs.) kişilerin veya pasifte babadan CHP'liyik mantığı ile hareket eden seçmenlerin bir kısmını içten içe sevindirmiştir bile diyebiliriz zira bu çarşaf açılımı esnasında aktif siyasilerden bazıları buna parti içi ağır bir muhalefet göstermiş , Byekal'ı eleştirmek suretiyle "Atatürk'ün çizgisinden sapıldığı" öne sürmüştü.

Çok geçmemişti ki Kocaeli belediye başkan adayı Sefa Sirmen'in "Kuran Kursu" açılımı geldi. sanmayın başkan adayı semt semt gezerek kurs açtı , Kuran kursu ziyaret etti. elbetteki seçildiği takdirde her mahalleye bir Kuran Kursu açılacağını vâad etmekle yetindi. ki bu kadarı bile yine kıyameti koparttı. Zira parti adaylarının bu açılımını olumlu bulduğunu belirterek desteklerken yine parti içi muhalefet "Tekke ve zaviyeler" dönemine dönmekle itham ettiği bu açılımın mimarlarını yerin dibine sokmuştur.

Aslında bu video bile kendi içlerinde , Namaz , Kuran , Ezan gibi değerlere nasıl baktıklarını ifade ediyor. CHP milletvekili Necla Arat'ın katılım gösterdiği Üniversiteli kadınlar derneğinde yapılan bir söyleşiyi izlediğimiz video'da kadınların din , ezan , kuran gibi değerlere karşı açık tutumlarını görebiliyorsunuz.

Şimdi bu video'yu izledikten sonra siz gerek çarşaf açılımı , gerek Kuran kursu açılımı ve gerekse Kılıçdaroğlu açılımının samimi olduğuna inanabiliyormusunuz ?

Kılıçdaroğlu'nun nesi var dediğinizi duyar gibiyim ki hemen belirteyim. CHP tarafından dürüstlüğün sembolü olarak kakalanmaya çalışılan kılıçdaroğlu yolsuzluklara savaş açmışken CHP'li Mehmet Sevigen'in milyon dolarlık vurgununa nedense hiç ses çıkartamadı , ve hatta seçimlerde önlerine çıkmaması için bunu en azından seçimlerden sonrasına kadar gizlemeye çalıştığı yönünde haberleride "oldumu şimdi kemalim" başlığı ile haber sitelerinde okuduk izledik.

Aslında kılıçdaroğlu'nun macerası bu kadarla da kalmıyor. Kendisi bildiğiniz üzere almanyada görülen ve iktidar partisi AKP ile ilişkilendirilmek üzere çok gayret gösterilen Deniz Feneri e.V davasına izleyici olarak katılmak üzere almanyaya gittiği sırada "PKK'lılarla" görüştüğü tespit edilmişti. Hatta öyleki bu bir iddia değil açık bir tespitten ibaretti . şöyleki kullandıkları araç hız sınırını aşmış ve alman trafik polisi aracı durdurmuş aracın içindekilerin isimlerini tutanağa yazmış ve cezayı kesmiştir. Aracın nerden geldiği konusu bu trafik olayından sonra gün yüzüne çıkmıştır ki araç almanyada bir randevu evinde gelmekteydi.

Bunun yanında Kılıçdaroğlunun SSK genel müdürü olduğu döneme ilişkinde ilginç iddialar söz konusu , Batman SSK'dan PKKya para aktarıldığı, SSK ya ait telsizlerin PKK dan çıkması, bazı PKK lıların SSK da işe alınması gibi iddialarda kılıçdaroğlu hakkında ortaya atıldı.

Bu iddiaların tamamına baktığımızda da görüyoruz ki kılıçdaroğlu hiçte öyle CHP'nin lanse etmeye çalıştığı gibi iyilik havarisi dürüstlük sevdalısı birisi değil.

Kaldı ki "34'te 34" adı altında istanbul için seçim projelerini anlatan kılıçdaroğlunun en büyük projesinin "metrobüs 1 TL olacak" vaadi olduğunu düşünürsek , bir önceki seçimlerde "mazot 1 TL olacak" söyleminde bulunanlarla kaderinin bir olacağını düşünebiliriz.

Kılıçdaroğlu , Kadir Topbaş için "gelsinde eşiyle metrobüse binsin" demek gafletinde bulunuyor. bunun nedeni herhalde metrobüsün çok kalabalık olmasıdır ki bu aslında bir bakıma Topbaş'ı takdir etmemiz gerektiğini gösterir. öyle bir şey yapmiş ki halk demekki akın akın rağbet gösteriyor. bunun yanında eğer halk düzenli şekilde metrobüse binemiyor da sıkış tepiş biniyorsa , bir sonraki metrobüsü beklemek yerine diğer vatandaşları rahatsız ederek tepelerine çıkıyorsa bunda topbaş'ın ne günahı var. sırf bu yaşanmasın diye adam metrobüsümü kaldırsın ? Kaldıki metrobüs sayesinde 3-4 saat otobüslerde eve dönüş çilesi çekenler. artık evlerine 20-30 dk aralığında ulaşıyorlar.. hayatında ilk defa metrobüse binen kılıçdaroğlu topbaş'a yüklenmek için metrobüsteki yoğunluğu gösteriyorsa bu onun ne kadar vizyonsuz olduğunu gösterir.

Kaldı ki "34'te 34" seçim kampanyasında 34 plakalı istanbul için 34 projeden bahsediliyor. işte size bir kaçı ..

1- yoksul ailelere 600 tl maaş (haberi yok sanırım ama hükümet bunu son 7 yıldır yapıyor)
2- ücretsiz mezar tapusu (ben öldükten sonra aslında bu hiçte umrumda olmayacak)
3- ilk 3 ayda belediyeyi şeffaf hale getirmek ( önce bi CHP yi şeffaf hale getirseniz nasıl olur ? kaldı ki bu objektif olmayan subjektif olan ve tamamen sizin varsayımınız olan bir iddia ki proje bile sayılmaz)
4- Kent yoksulluğunu bitirmek (Nasıl yapılacağı konusunda hiçbir fikri olmadığı kanaatindeyim. içi boş bir iddia olarak değerlendiriyorum)
5- İstanbuldaki ölü alanları kültür ve sanata kazandırmak ( Boğaza nazır yaşayan burjuvacıklar unutulmamış)
6- kömür yerine doğalgaz dağıtmak (Hayırdır bizim bilmediğimiz bir yerde doğalgaz rezervlerinizmi var? , yada rusya seçim kampanyanıza destekmi oluyor?)
7- engellileri üretim zincirine dahil etmek (Nasıl yapılacağı hususunda hiçbir fikri olmadığını düşündüren bir içi boş vaad daha)
8- ulaşım 1 TL olacak (doğalgaz bedava madem ulaşım neden parayla buda bedava olsaya)

Ben kılıçdaroğlu ile topbaşı yan yana koyduğumda..

Topbaş'ın yaptıklarını anlattığını , kılıçdaroğlunun ise ya içi boş yada nasıl yapacağını kendisinin dahi bilmediği şeyleri vaad ettiğini , subjektif konuştuğunu ve ortaya proje olarak koyduğu şeylerin öyle proje denilebilecek şeyler bile olmadığı sadece bal yapmayan arı misali bir vızıltıdan ibaret olduğu kanaatindeyim.. Kaldıki Kılıçdaroğlunun seçim otobüsüne binen 65 yaşında nineleri yaşındaki CHP üyesi çarşaflı kadını bile dövmekten çekinmeyen CHP'lileri görünce anlıyoruz ki başkan ayrı telden , taban ayrı telden çalıyor. kendi içlerinde dahi bir düşünce, vizyon, misyon, ideal, amaç birliği içinde değiller, genel seçimlerde de seçimi kaybedeceksiniz diye bağıran bir vatandaşı Baykal'ın gözü önünde ana avrat küfrederek dövdüklerini hatırlarsak CHP nin mantelitesi ve demokrasi tutumunu anlamış oluruz.

Bence CHP şimdiden İstanbul'u kaybetmiştir. Bu sözü ikibinyedi yılının mart ayının yedinci günü söylüyorum. ikibindokuz yılının mart ayının otuzuncu günüde gerçekleşeceğini düşünüyorum.

Ömrümüz varsa hepberaber göreceğiz..