Bonsai agacinin insana dusundurdukleri..

| 24 Ocak 2009 Cumartesi


Kim ne derse desin , bence hayatta en güzel şey yeşil bir bahçenin orta yerinde geçirilen çocukluktur. Çocuk olmanın dayanılmaz hafifliği , kuş sesleri , taze meyveler , gölgeler ve ışığın ağaç dalları yaprakları arasından usulca birer ince sütun gibi sessizce uzanması ve toprağa değmesi çocukken farkedilemeyen ancak büyüdüğümüzde birer nimet olduğunu idrak edebildiğimiz o tatlı anlar..
Kimimiz bu tatlı anların tadını çıkardı , kimimiz o anları farkedemedi belki kimilerimizde var ki hiç o ortama erişemedi. ama her ne şekilde olursa olsun artık çok uzağındayız o günlerin. Şahsen ben özlemiyor değilim işte bunun içinde , eve ufak ufak nebatatları yığmaya çalışıyoruz. Önce IKEA'dan vazoda yetiştirmek için ve bakımı kolay olduğu için 2 adet bambu aldım. ve ciddende bakımı kolay. Suya koyuyorsun başkada bişey yapmıyorsun.. en azından 2 ay kadar :) 2 ay sonra bambulardan bir tanesi sararmaya başlarsa ki başlıyor :) işte o zamanda suçu eşinize atıyorsunuz :) iş yerinden bi yığın ot getirdin saksıya ekecem diye ama tuttun bambuların yanına koydun 2 ay oldu daha bunları ekemedin benim bambularımın hayat hakkına kastediyor bunlar diye bir vaveyla kopartıyorsunuz , bambu bu sesleri duyunca anında yeşermiyor ama siz suçluluk hissinden kurtuluyorsunuz :) Şaka bir yana bambunun bir tanesinin sararmaya başlamış olması bana kalırsa soğukta kalmış olmasından , ve en azından koyduğumuz yerde güneşten uzakta olmasından olabilir diye düşünüyorum. Yarın ilk işim , bambunun suyunu değiştirmek , yerini değiştirmek ve sararan yapraklarını budayarak yeni çıkacak olan yapraklara güç sağlaması açısından mini bir budamaya gitmek olacak..
İşte bambularla bu macerayı yaşarken , yine bir akşam IKEA'dayız ufak tefek tabak çanak vs. alıyoruz. Derken ahanda orada işte.. Bonsaiiiii :) işte kendimden geçtiğim an o andır.. çünkü ne zamandır bir bonsai almayı aklıma koymuş arama tarama işlemlerine girişmiş ancak istediğim sonucu alamamıştım. ya 90-100 milyon fiyat çekilmiş bende resti çekmiştim . Ya da karşıma bonsai diye koydukları şey çürümüş bir gövdeden mütevellid yaprakları solmuş ve çiçekçinin elimden çıkarayımda kimin elinde kalırsa diye kurtulmak istediği bir saksı ve içerisinde bulunan bir miktar dal yaprak vesaireden oluşan yeşillikti.
ve derken IKEA'da tam istediğim cins olmasada bir bonsai buldum fiyatıda uygundu ( 19,95 TL ) ağacın resmini buraya şu an koyamıyorum ama ileride kısmetse koyabilirim :) Evet nihayet muradıma ermiş olarak eve dönüş yolundaydık ve bonsai elimizdeydi oysa o an bile çok şey düşündürdü.
Küçükken biz ağaçların dallarında sallanırdık. otururduk meyve toplardık. Oysa ki şimdi ağaç bizim elimizdeydi bir karıştı. insanlar bir alem , dağlar bir alem , kuşlar bir alem ve nasıl ki taşlar bile kendileri bir alemse işte ağaçlarda öyle bir alem. Bir ormanda bakarsın öyle bir devasa ağaç ki 20 kişi kucaklarını açıp sarılsa gövdesini saramaz , bir bakarsın başka bir ağaç ki bir elinde taşırsın saksıyla beraber tamamı 1 kg etmez. Buna denilebilirmi ki bu evrimdendir ? eğer evrim olsaydı bonsai istermiydi 20 cm boyunda olmayı.. ve buna razı olurmuydu. Şuuru olmadığı halde ? oda büyümek gelişmek için mücadele etmezmiydi , eğer evrim olsaydı. Hani darvin türlerin kökeni kitabında , doğal seleksiyondan bahseder buna göre zayıf ve aciz olanlar elenecek güçlü ve dinç olanlar yola devam edecektir. Bediüzzaman ise bunun aksini ispat eden şu örneği verir ölümsüz eserinde " Nasıl ki her canlı rızkını arar ve bulur sonrada yer , işte öyle canlılar vardır ki ne rıskını arayabileceği bir gözü nede rıskını almaya gidebileceği bir ayağı yoktur da Allah o canlıları herhangi bir nimetin en güzel yeri ile idame eder. Bakınız elmanın yada herhangi bir gıdanın içinden çıkan kurtçuklar"
Bir koca çınar ağacı düşünün kü köklerini salmış yerin metrelerce altına minerallere , suya , ve ihtiyacı olan şeylere ulaşıyor , rızkını kendisi avlayan aslan , kaplan ve sair hayvanlar nasıl havanlar aleminin büyükleri ise ağaçlar aleminde de çınar ağacı o büyüklüğe tekabül eder ki kökleri metreleri bulur. kendisi de toprağın üzerinde metreleri bulur dalları ile haşmetli bir duruşu vardır. ve o ağaca bakanlar o ağacında birşeylere muhtaç olabileceğini düşünmez öyle bir intibaı vardır ki çınar ağacının insan hiçbirşeye ihtiyacı olmadığını sanar. Birde sonra siz bonsai'yi düşünün hepi topu köküyle gövdesiyle dalıyla yaprağıyla 20 cm.. nerede metrelerce boyu olan çınar nerede bonsai öyleki bonsai'nin doğada yaşaması bile imkansız olması gerekirdi darvin haklı olsaydı çünkü ne bonsainin diplere inip suya minerale ulaşabilecek kökleri var ne de kendisinden çok daha büyük ağaçların ve bitkilerin yanında yaşama şansı var. Bonsai'nin varlığı bile gösterir ki nasıl Allah kendilerini savunacak bir silahı , zırhı yada korunağı olmayan varlığın en acizi olan elma kurdunu bile nimetlerinin en güzel yeri ile rızıklandırıyor. İşte öylede ağaçların en küçüğü olan bonsaiyi beşeratın hanesinde bir saksı içerisinde yetiştirtiyor ve alemin en şereflisi olan insanın eliyle belkide ağaçların en zayıfı olan bonsai ağacını yetiştirtiyor. İnsanın içine vermiş olduğu ağaç ve yeşillik sevgisi sayesinde ise eşrefi mahlukat olan insan , ağaçların en zayıfı ile mutlu oluyor. onu yetiştirmekten zevk alıyor.
Eğer evrim olsaydı ağaçlar önce dallarını el gibi kullanmayı , sonrada bir dil edinip bas bas bağırabilmeyi öğrenirlerdi. ve hatta köklerini ayak gibi kullanabilmeyi. Zira birisi elinde balta ile ağacı kesmeye geldiğinde kendisini dalları ile savunamaz ağaç ama evrim olsa bunca yıldır bunu öğrenmesi ve buna uyum sağlaması gerekirdi. bir diğer yönden bir ağzı dili olsa diğer ağaçlardan yardım isteyebilirdi. yada hiç olmadı köklerini çıkartır koşar adım oradan kaçardı. ama bakınız siz elinizde balta ile ormana giriyorsunuzda bir başınıza binlerce ağaçtan dilediğinizi kesiyorsunuz ne bir ah diyebiliyorlar, ne de kaçabiliyorlar. öylece bekliyorlar. siz onları o an acı çekmiyorlarmı sanıyorsunuz.. Şüphesizki her nefisin ölümü tadacağını bildiren ayet onlar içinde geçerli ve onlar sessizce ölümü tadıyorlar.
Hiçbir insan bir ağaç kadar sessiz ölemez. Ama bir çok insan gölgesinde dinlendiği , meyvesini yediği ağacı daha yeşilken kesecek kadar nankör..
Düşünsenize , ağaç ne sizi gölgesinde dinlendirdiği için , ne de meyveleri ile beslediği için sizden bir ücret talep etmiyor. eğer şuur sahibi olsaydı ve hatta evrim olsaydı bunu size karşılıksız verirmiydi ? Evrim ki kişisel çıkarların en ön planda olduğu bir varsayım, teori , bu teori gerçek olsaydı ne dalından bir meyveyi toplayabilirdin. nede bir ağacın altında dinlenebilirdin. ama insan ağaca bir ücret ödemediği gibi sadece tablacılık ve aracılık vazifesi gören taşıyan hammala ve manava bir ücret ödüyor.. Demekki üreten ağaç bunu bir çıkarına binaen yada bir düşünceye binaen değil fıtraten yapıyor. Öyleki ne yapacağı hakkında ağacın işlemcisi daha tohumdayken işleniyor. tohum ağaç olduğunda , meyvelerinde bulunan çekirdekleri kendisi gibi binlerce ağacın tohumu olmak vazifesi ile programlanmış oluyor. İşte onun içindir ki
Bir tohum = Bir ağaç = Bir Orman..

0 yorum: