Bu Kimin Kavgası

| 23 Mayıs 2009 Cumartesi

İnsanlar görürsünüz bir sebepten bir diğeri ile atışır , bir diğerine sataşır yada bir diğeri ile her anlamda kavga eder..
Şüphesiz ki kavga kavramı hayatın içinde keşke olmasa denilebilecek bir kavram.. Herşey güllük gülistanlık olsaydı ortak akıl ve hoşgörü olsaydıda kavga olmasaydı diyebiliriz. ama bu mümkün değil. zira kainat yaratıldığı günden beri bir sınav gereği iyi ile kötünün mücadelesine şahidiz. Bunu her devirde gördük. kısa vadede herkes kendi tarafının kazandığını ve iyi olduğunu düşünsede asıl gerçek ortaya uzun vadede çıkar. Tarih bunun örnekleriyle doludur..
Kötülüğü ilk yayan , Hz.Adem'e (a.s) secde etmeme kibriyle kendisini üstün gören ve kovulan Şeytandır.
Ondan sonra Hz.Adem'in(a.s) iki çocuğu arasında görürüz mücadeleyi, Habil iyi huylu ve gerek kardeşlerine gerek hayvanlara gerekse yaratılana iyi davranan birisi , Kabil ise hırslı , inatçı ve asidir. Habil'in iyi nitelikleri onu yüceltirken , kabil bunu çekememiş ve o uyurken başına bir kaya parçası atarak onu katletmiştir. İşte o günden sonra insanlar kısmen birbirinden ayrılmaya başlamış ve Habil'in soyundan gelenler , Kabilin soyundan gelenler olarak birbirlerinden ayrılmışlardır.
Günümüze biraz daha yaklaştığımızda iyi ile kötünün mücadelesine olan örneklerimizi çoğaltabiliriz. Bir Bediüzzaman'ı düşünün iyiği yayan birde onu engellemeye çalışanları düşünün onu defaetle zehirleyip öldürmeye çalışan , Bir Hz.İbrahim'i düşünün hakkı tanıtan bir nemrudu düşünün kendi hak sayıp Hz.İbrahim'e katlanamayıp onu yok etmeye çalışan , Bir Hz.Musa'yı düşünün hakkı tanıtan birde Nemrut gibi ilahlık iddia edipte firavunu düşünün ona zulmeden, Bir Nuh a.s'ı bir Lüt a.s.'ı düşünün kavmine hakkı haykıran , birde onlara uymayıp kötülükte diretip kavimlerini düşünün helak olan. Bir Hz.Muhammed (s.a.s)'i düşünün dini İslam'ı mubini anlatan birde ona zulmetmekte yarışan Ebu cehili ebu lehebi düşünün..
şimdi gelin kısa bir analiz yapalım.. kısa vadede hep zulmeden kârlı görünse de uzun vadede hep kaybeden olmuştur aslında zulmedenler. Çünkü Allah "mühlet verir ama ihmal etmez" bir düzelme bir kendine gelme için verilen mühleti ya degerlendirirsin ya o fırsatı kaçırır baş aşağı gidersin.
İslamın ilk zamanlarında Ebu Cehil ve Ebu leheb zenginken , inanlar fakirken , 3 yıl çöllerde tecrit görürken Ebu leheb ve ebu cehil kısa vadede kazanmış gibi görünse de , sonuçta kaybettiler bugün ebu lehebin ve ebu cehil'in inandıklarına inanan yok. onları hayırla yad eden yok. arkalarında bıraktıkları sadece zavallılıkları..
peki ya kendilerini değişik zamanlarda ilah ilan edip kendilerine tapmayanları öldüren nemrut ve firavun şimdi neredeler ? bugün nemruda ya da firavun'a tapan varmı ? oysa onlar kendi zamanlarında kendilerini ilah ilan etmişlerdi.. nemrudu bilemem ama kendini azametli gören , kızıl denizde boğulan ve Kur'anda söylendiği gibi ibret olsun diye bir zaman sonra bozulmadan cesedi denizden çıkartılan şimdilerde ise müzelerde bir nesne olarak ibret vesikası gibi sergilenen firavun'a kimseden fayda yok.. nerede kaldı ilahlığın ey firavun ? madem ilahtın neden bu haldesin ?
Günümüze geldiğimizde ise Bediüzzaman'ı görüyoruz islamın bir neferi olarak asrın alimi olarak. Ancak onada katlanamayan şer odakları vardı. Uzun tutmayacağım sadece kısa bir hadise anlatayım. Bediüzzaman ankaraya geldiğinde ankara valisi Nevzat Tandoğan onu istasyondan aldırarak makamına getirtti. maksadı başındaki sarığını çıkarttırıp başına fötr şapka giydirmek ve onu maskara etmekti.. ancak başaramadı ne yaptıysa Bediüzzaman sarığını çıkarmadı. en sonunda Nevzat Tandoğan'a "bu sarık bu baştan ancak baş ile beraber çıkar , başımla çok uğraştın başından bulasın" diyerek makamdan ayrılır Bediüzzaman.. bu hadise üzerinden yıllar geçer Bediüzzaman son demlerini yaşamaktadır. Rüyasında Hz.İbrahim'i görür , Hz.İbrahim ona "bizi ziyaret etmeyecekmisin" demektedir. Bunun üzerine Bediüzzaman ölüm döşeğindeyken Ispartadan Urfaya gider. Bediüzzaman'ın Urfa'ya gittiğini duyan Nevzat Tandoğan çıldırmış şekilde şunu söyler "Gerekirse onu çöp arabası ile çıkartın ama o şehirden çıkartın" yani son yolculuğunda dahi huzur yoktur Hak davanın neferine. Ancak Urfa halkı buna müsade etmez. Şehirlerine intikal etmiş Bediüzzaman'ı vermezler ve Bediüzzaman urfa'da hakka yürür.. Yıllar geçer memleket karışmıştır. Sağ sol olayları ile çalkalanan memlekette bir gün bir haber duyulur. Ankara valisi Nevzat Tandoğan bir grup anarşist öğrenci tarafından "baş"ından vurulmuştur. ve "çöp arabası" ile ankara dışında bir çöplüğe atılmıştır. yani yapmak istediği ne varsa kendisine yapılmıştır. Oysa kısa vadede oda kazandığını sanmıştı. Ancak kaybetti.
Bu kadar şeyi neden anlattım. Sözü nereye getireceğim ? hemen söyleyeyim daha fazla bekletmeden geçen gün bir haber sitesinde bir başlık vardı."Bu kavga saylan'ın çocukları ile gülen'in çocukları arasında" diye, Hayır bu kavga'da Saylan'da , Gülen'de bu zamanın bayrak kişileridir. Bu Kavga aslında Habil'in nesli ile Kabil'in nesli arasındadır ve kimin kazanacağını siz biliyorsunuz yukarıda başınızı işte bunun için bu kadar ağrıttım.
Davanız ne olursa olsun. Adınız ne olursa olsun. Ne kadar güçlü olursanız olun farketmez. eğer davanız Hakka savaş açmışsa , Hak size değişmeniz ve düzelmeniz için mühlet verir.. Ama asla ihmal etmez. Kimisi bunu değerlendirir kimisi ise mühleti farketmez kazanıyorum zanneder ve baş aşağı gider. Bu savaşı kazanmanın şartı hakkın tarafında olmaktır.
Nazım Hikmet bir şiirinde , "akın var akın , güneşe akın , güneşin zaptı yakın" demektedir.. Üstad Necip Fazıl ise "Zindandan Mehmet'e Mektup" şiirinde Nazım'a atıfta bulunarak "Güneşe akın vardı da, bizmiydik kalan" demektedir.
Dikkat edin.. güneşe akın edip zaptedeceğinizi sanarken , ateşe koştuğunun farkında olmayan pervaneler gibi yanmayın.. zira sonunuz bunu gösteriyor.. Tarih tekerrürden ibaret ise ve hiç ibret alan yoksa söyleyeyim..
Bu kavga Habil'in nesli ile Kabil'in nesli arasındadır..
Kısa vadede hep Kabil'in torunları kazanmış görünsede..
Uzun vadede gülen, kazanan hep Habil'in torunları olmuştur..
Tarihin ilk ve son aynı zamanda hep süregelen kavgasında sona yaklaşıyoruz.. Bir yerden sonra artık kötülüğün sancağı yere düşecek ve iyilik hüküm sürecek..
Tarafınızı doğru seçin..
Hz.Ömer'in ifadesiyle.. "Hizaya çekin kendinizi , Hesaba çekilmeden" ki..
Kaybedenlerden olmayın..

0 yorum: