Bilimsel düşler

| 11 Mayıs 2009 Pazartesi

Bugünlerde aklım fikrim yaşamış gitmiş olan alimlerin keşiflerinde izledikleri mantıkları anlamaya çalışmak, mesela bir edwin hubble (ismi vefatından sonra hubble teleskobuna verildi) evrenin genişlemesini keşfettiğinde , evrim teorisini içlerine sindirmiş bir bilim camiasına bunu açıklamakta ne kadar zorluk çekti zira bu onun kariyerinin sonu demek te olabilirdi. Camia 3 maymunu oynayabilir ve onun sesini duymayabilir üstüne üstlük onu susturabilirdi de. Ama o bunu göze olarak evrenin genişlediğini haykırdı.

1924 yılında Hubble kendisini dünyaya duyuracak olan ve o güne kadar evrende sadece puslu küçük lekeler olarak tanımlanan "nebulalar" üzerine çalışmaya başlayacaktı. Öyleki yıllar sonra evrenin genişlediğini ispat ettiğinde , Albert Einstain onu bizzat tebrik etmek üzere çalışmalarını yaptığı wilson dağının tepesine kadar çıktığında takvim yılı 1934'tü. Hubble yasası şunu diyordu "Uzayda herhangi bir nesne dünyadan ne kadar uzaksa , aynı miktarda sabit bir hızla dünyadan uzaklaşmaktadır"

Einstain Hubble'dan 10 yıl önce kadar genel görecelik kavramı üzerinde çalışırken evrenin ya genişlediğini, ya da daraldığını düşündü. Ancak gökbilimciler Einstain'a her iki durumunda geçerli olmadığını söylediklerinde, Einstain yanıldığını düşünerek teorisini mevcut duruma uyarlama uygun hal getirme gereği hissederek "kozmolojik terim" teorisini geliştirmekteydi. Ancak Edwin Hubble'in keşfiyle kozmolojik terim tarih oldu.. Einstain işte bunun için wilson dağının zirvesine kadar bizzat çıktı ve hubble'a bizzat teşekkür etti.

Aslında Edwin hubble yeni bir şeyi keşfetmemişti. sadece varolan durumun ispatını yapmıştı. ancak kendiside bunu bilmiyor ve evrenin genişlemesini keşfettiğini düşünüyordu. Zira kendisi 1924-1934 arası çalışmalarında evrenin genişlediğini ispat etmişti. Einstain kendisinden 10 yıl kadar önce bu konuyu ele almış ancak zamanın şartlarında gök bilimcilerin yanlış yönlendirmesi ile bunu haykıramamıştı. Şayet Einstain bir şekilde hubble'dan 10 yıl önceki çalışmalarında sonuca kesin olarak varmış olsa yine o da birşeyi keşfetmiş değil ispat etmiş olacaktı. bildiğiniz gibi ispat varolan birşeyin varlığını numuneler ya da teorilerle gözler önüne sermektir. keşfetmek ise birşeyin var olduğunu ilk kez bildirmektir. aradaki ince fark aslında çok derin bir uçurumun ta kendisi . Eğer Edwin Hubble ve Albert Einstain keşfetmeyerek "ispat etmiş oluyorlarsa" kimin keşfinin ispat tutanaklarını tutmuşlardı ?

Sıkı durunuz , her ikiside yeni bir şeyi keşfetmeyen bu alimler , doğunun kamet-i Bâla'sı , Bediüzzaman Said Nursi tarafından 1909 yılında kaleme alınan "İşaretül İcaz" isimli eserinde uzayın genişlemesinin bir güzel anlatıldığından habersizdi. Hatta öyle ki "İşaretül İcaz"da "zamanın bükülmesi" hususunada üstad bir güzel değinmiş.

O yıllarda gazeteler günümüz şartlarında değildi. Televizyon ha keza, internet ki adı bile yoktu. dolayısı ile haberleşme ve iletişim imkanları kısıtlı ve kıttı. Dolayısı ile Einstain ya da Hubble kendilerinden çok uzakta anadoluda sürgünden sürgüne koşturulan bir islam aliminden habersizlerdi. Acaba bilselerdi anadoluda kendilerinin üzerinde çalıştıkları hususları ele almış ve anlatmış bir alimin olduğunu çıkıp gelirlermiydi bilemiyoruz.

Aslında Bediüzzaman kapasitesinde bir alim. Hak cephesinde değilde şer cephesinde olsaydı. o devirde kendisine etmedik eza cefa bırakmayanlar onun ismini akademik çevrelere 100 kere bildirirdi. şayet Bediüzzaman hakkı değilde evrimi haykırıyor olsa bırakın sürgünü , önünde el pençe olurlardı. Lakin Bediüzzaman'ın haykırdığı hak ve hakikat işlerine gelmediği için sindiremediler ve eza cefa yoluna gittiler.

Edwin Hubble ve Albert Einstain büyük alimler. branşlarında sivrilmiş şahsiyetler öyle ki Edwin hubble ile birlikte Wilson dağının tepesinde araştırma yapan bir diğer bilim adamı ve Hubble'in rakibi Harlow Shapley , bir seferinde hubble ile karşılaştığında ona başaramayacağını nebulaların sadece sema da lekeler olarak kalacağını ve uzayın'ın samanyolundan ibaret olduğunu söylemişti. Hubble teorisini ispat ettiğinde , Hubble'a ilk ulaşan yine Shapley'di. " Kendi adıma üzülsemmi , yoksa bilim adına sevinsemmi bilemiyorum" diyor ve rakibini tebrik ediyordu.

Aslında yandaki resime bakarak Hubble'in işinin o kadar kolayda olmadığını şöyle anlayabiliriz. 1924 yılında Güneş sisteminde bulunan gezegenlerin bile bazıları bilinmiyor , Yandaki resimde dünyayı ve dünyadan daha küçük gezegenleri görüyorsunuz. Dünyanın çevresi yaklaşık olarak 36 bin kilometre, Dünya tüm insanlara yetecek kadar büyük gördüğünüz gibi ,
Ancak bildiğiniz gibi güneş sisteminde ki gezegenler dünya venüs mars merkür ve plüton'dan ibaret değil. Hani bunun uranüsü neptünü satürnü Jüpiter'i..


Bu görmüş olduğunuz resimde ise Güneş sisteminin tüm gezegenlerini görüyorsunuz. Jüpiter'in çapı yaklaşık olarak dünyanın çapının 10.21 katına tekabül ediyor. yani Jüpiter'in çevresi 367 bin 560 kilometre kadar. Aradaki fark zaten resimde de gördüğünüz üzere bariz olarak ortada , ancak takdir edersiniz ki Güneş sistemi dediğimiz sistemin en nadide elemanı olan güneş henüz sahne almadı.. ve şimdi sıra onda.


Ve karşınızda Güneş, ta ta ta tam.. Bu resimleri ilk gördüğümde nutkum tutulmuş ve yüce yaratıcının sanatı karşısında tüm varlığımla acizliğimi hissetmiştim. oysa ki nutkumun tutulmasından daha da fazlası olacağını bilemiyordum. Bu resimde güneşin , kendi sisteminin en büyük gezegeni jüpiter'in 10,32 katı kadar büyük olduğunu görüyoruz. Jüpiter'in çevresi 367.560 km kadardı. Güneş'inkini hesaplamaya ne dersiniz ?! bence yuh dersiniz ki güneşin çevresi 3 milyon 870 bin 406 kilometreye tekabül ediyor. Yani dünyanın yaklaşık olarak 108 katı diyebiliriz.

Bu resimde ise diğer yıldızlar arasında güneşin mukayese edilmesini görüyoruz. şaşırdığınızı biliyorum. Arcturus ne kadar büyük değilmi. Arcturus yıldızı güneşimizin yaklaşık olarak 18,89 katına tekabül ediyor. Yani Arcturus'un çevresi 73 milyon 111 bin 969 km demektir. Resimde de gördüğünüz gibi güneş sisteminin en büyük gezegeni Jüpiter :) burada kendisine ancak 1 pixel yer bulabiliyor. Ancak Arcturus bilinen en büyük yıldız değil kendisinden daha büyükleride var. ve son olarak işte en büyük ölçüde yıldızlar.


Bu resimde gördüğünüz en büyük gezegen Antares, Arcturus'un 16,53 katı büyüklüğünde , güneşi bu resimde göremiyorsunuz bile 1 pixel ya var ya yok.. Antares'in çevresi 1 milyar 208 milyon 540 bin 847 kilometre , Bir insan 100 km hızla giden bir araba ile dünyanın etrafını dönmeyi 360 günde tamamlar. Aynı insan aynı arabayla ve aynı hızla Antares'in çevresini dolanmaya kalksa bu iş 12 milyon 85 bin 408 gün sürer. Yani yaklaşık olarak 33110 yıl demektir bu süre. Antares dünyanın 33570 katı büyüklüğünde bir yıldız. Dünyamızın Antares büyüklüğünde olduğunu düşünün bir an. Sizce mevcut teknoloji ile bu büyüklükte bir gezegende yaşıyor olsaydık insanların bırakın bir biri ile iletişime geçmesini , acaba birbirlerini bulabileceğinden emin olabilirmiydik. dünya çevresi 36000 km olan bir gezegen ve üzerinde 7 milyar'a yakın insan yaşıyor. eğer insanlar ekvator çizgisi üzerinde el ele tutuşacak olsalar 5,14 cm'ye bir insan düşer. aynı şekilde Antares'in tam ortasından ekvator benzeri bir çizginin geçtiğini varsayarsak 17 metreye bir insan düşer. nerde 5 cm nerede 17 metre. Eğer siz dünyayı Antares'e fırlatacak olsanız 20 katlı bir apartmana çakıl taşı atmaktan farkı olmazdı , İşin daha ilgincini söylemek gerekirse , Şu anda uzay konusunda görebildiklerimiz dünyanın çevresi etrafında Uzayın bir an için genişlemediği varsayımı ile düşündüğümüzde uzay'ın milyarda 4'ü kadarı , yani belki öyle gezegenler ya da yıldızlar var ki Antares onların yanında mikrop kadar kalıyor. ama henüz keşfedilmediler keşfedilmeyi bekliyorlar.

İşte Edwin Hubble resimlerle anlatmaya çalıştığımız bu çıldırtan büyüklüğü içine alan ve bu büyüklüklerin içerisinde toz tanesi kadar bile yer tutmadığı Uzay'ın genişlemesini ispat etti.

2 yorum:

Şebnem dedi ki...

yazıyı okudum. açıkcası bazı yerlerde cümle düşüklüğü olması sebebiyle anlamakta zorlandım. konuşur gibi değilde dil kurallarına uygun şekilde yazarsan yazıların çok daha sürükleyici olacaktır.
Ana konumuza dönecek olursak evet aynen dediğin gibi hubble çıldırtan bir büyüklüğü keşfetmiş. açıkçası çooook şaşırdım.

Adsız dedi ki...

ne diyeyim, okudukça bilgileniyorum, bildikçe şaşırıyorum, ilgilendikçe keşfediyorum ve daha kimbilir neredeyiz bilmiyorum