Kocayı Fethullahçılara kaptırmak !

| 18 Nisan 2009 Cumartesi

Malum , sosyal yaralara parmak basmak gibi ulvi bir vazifeyi ifa ettiğini düşünen , malum zihniyetin en afişe ve aşifte gazetesinin röportajcısı Ayşe Arman geçtiğimiz haftalarda bir yazı kaleme aldı..
Olayın özeti şu minvaldeydi : kadının birisi bir ressama aşık olur. onunla evlenir. barların tozunu attırır içerler gezerler tozarlar yani bu dünya adına geçici haz ve hevesat olarak ne varsa yaparlar. Hattı zatında bir zaman sonra adam olgunlaşır. islami eserleri okumaya başlar. hakikate uyanır. ve kadın bunu sindiremez bunun sorumlusu olarakta kocasının arkadaşı olan ve Fethullahçılar diye nitelendirdiği insanları gösterir.
Fethullahçılar denilen bu insanların ortak özelliklerini sayarken : kibar olmaları , sosyal olmaları , dini yaşamalarını gösteriyor kocasını Fethullahçılara kaptıran arkadaş ve devamında şunu diyor. bunlara karşı organize olalım ? durdurmanın bir yolunu bulalım. yurt dışında Türk demek eşittir Fethullahçı demek gibi bir izlenim var diyor ve dernekmi ne kursak diye danışıyor..
Gelelim kişisel fikrime..
Efenim değil dernek, sabancı koç gibi büyük bir Holding kursanızda kâr etmeyecek zira sizin sevmediğiniz ve Fethullahçılar diye etiketlediğiniz insanlar yine sizinde söylediğiniz gibi nezaket sınırları içerisindeler kaldı ki sizi birşeye zorlamıyorlar size tebliğ yapıyorlar kararı size bırakıyorlar.
Hatırlayınız 28 şubat süreci bu karalamak istediğiniz insanları durdurmak için yapıldı. Ne oldu ? dal kırıldı yerinden koca bir çınar yükseldi.. bin kişi oldu on bin kişi yüz bin kişi..
Ayrıca malum röportajda kadın diyorki kocam dini gidip bi cami imamından öğrense bunu makul karşılardım. Bende diyorum ki , yalan ve hatta yalanın önde gideni..
söz konusu zaatı muhterem röportajda bu sözü söylediği noktaya gelene dek dine diyanete vermiş veriştirmiş olmakla birlikte bir yerden sonra kafa dank etti elbette lan beni din düşmanı olarak görecekler diye bir u dönüşü ile durumu kotardı.. Merak ediyorum New york'ta kaç tane cami var biliyormu acaba..
Kaldı ki , işin şu boyutuda var. Diyanetin islam modeli cami tipi islam yani.. Camiye gelen gelir gelmeyen kendisi bilir demek ve kişi camiye geliyorsa 5 vakit namaz kadar islamiyeti yaşıyorsa diyanete bu kâfidir. Diyanet günümüzün sorunlarına ve yaralarına aktif çözüm sunamaz çünkü kurumsal ve kamusal yapısı buna müsait değildir. ancak Fethullah Gülen hareketi diyanetten daha etkindir ve aktiftir. zira diyanetin amerikada yaşayan insanlara dini tebliğ edelim diye bir kaygısı yokken Cemaat avustralyanın dibindeki Aborjinlere afrikanın dibindeki pigmelere bile elini uzatmıştır.
Cemaate yüklenirken diyanete sahip çıkmak işte bu rahatsızlığın maskelenmesi çabasıdır. Zira diyanet sana bir oto kontrol sunmaz ancak cemaat fikri bazda sana derin ve tatmin edici bilgiler sunar. gel yap demez. niçin yapman gerektiğini öğretir. diyanetin kıl dediği namazı cemaat niçin kılman gerektiğini ve kılarsan ne kazanacağını sana bir milyon kaynaktan öğretir. dolayısı ile daha tatmin edici ve tatbiki kolay bilgiyi cemaat sana sağlar.
Kaldı ki diyanetin içinde her telden insan vardır. kurumun konumu bunu gerektirir. bu zenginliktir belki ama bir yerden sonrada ayrımsallaşma nedenidir. öyleki bir imama sordugun cevaba başka bir imam başka bir cevap verir. kurum içerisinde bir uyumsuzluk olabilir. ki şahidiyim olmuşturda.. ancak cemaatte bu yoktur. cemaatin içinde olup birbirini hiç tanımayan bir japonla bir etiyopyalının beslendiği kaynak bir olduğu için bu iki insana kendi memleketlerinde aynı soruyu sordugunuzda size farklı dillerde aynı cevabı verirler. neden çünkü ülküde birlik, inançta birlik, uygarlıkta birlik gibi binlerce yolda bir birliktelikleri..
Dolayısı ile bu inanç birliğinin önüne hiçbir gücü geçiremezsiniz , hiçbir dernek kurum kuruluş ve hattı zatında hatta holding bile kursanız bu oluşumu durduramazsınız zira bu oluşum iki kişi arasındaki dialog , arkadaşlık ve karşılıklı saygı sevgi gibi soyut ama hayatın her an içinde olan kendini ispatlamış bir harekettir ki dernek fln gibi somut değerlerle durduramazsınız..
Birde işin şu boyutu var. tutunki bir güç çıktı karşınıza ve tamam bana mantıklı bir gerekçe belirtin ben bu cemaati durduracağım dedi. Ne diyeceksiniz ?
içki içmiyorlar , güleryüzlüler , insanlara islamı tanıtıyorlar ve bunu çağın gereklerine uygun olan yol yöntem araç ve gereçlerle yapıyorlar mı diyeceksiniz ?
Şu bir gerçekki her doğan insan islam dini üzerine doğar ne zamanki anne ve babası onu başka bir dine yönlendirirse o zamana kadarda islam dini üzerinedir. bu minvalde düşünecek olduğumuzda zaten özünde herkes bir islam nüvesi ile doğuyor ve ya nüveyi yetiştiriyor fidan ve ağaç haline getiriyor.. ya da kalbinin derinliklerinde ışıksız susuz bırakarak çürümeye terk ediyor.
O nüve çürümediği sürece, ilk ışık gördüğünde filiz verir. kaç yaşında olursanız olun. ne işle meşgul olursanız olun.. fırsat karşınıza geldiğinde nüve ışığı aldığında içinizde o inkişafı bulursunuz ve bulduğunuzda hissettiğiniz ferahlık ve rahatlık o kadar alenidir ki bundan bir daha vazgeçmez ve o güne kadar olan hayat düzeninizi bir çizgi ile çizersiniz geride bırakırsınız.
O nüveyi sizin içinize koyan ve sizi bir sınav ile sınav etmek için dünyaya gönderen Allah, birgün o nüvenin ihtiyacı olan ışığı size bir insan vasıtası ile gönderdiğinde siz o insanı etiketleyeceksiniz şuncu buncu şöyleci böyleci diye.. siz nüve ihtiyacı olan ışığı almasın diye perdelerinizi sım sıkı kapatırken bir başka kalp bu ışığı aldığında bu seferde feryad edeceksiniz biz karanlıkta rahattık. kocamı kim aydınlattı diye..
Allah, yüce kitabında bir yerde "din olarak sizin için islamı uygun gördüm" buyuruyor. başka bir yerde "islamı tamama erdirdiğini" söylüyor..
Peygamberimiz ise bir hadisi şerifinde "Benim ismim güneşin doğuğ battığı her yere ulaşacaktır" buyuruyor..
Şunu unutmayın. İslami kronolojiye bakıldığında "emri bil maruf , nehyi anil münker" namazdan önce farz kılınmıştır. bu namaz önemsizdir demek değil. yada daha az önemlidir demek değil. "iyiliği yaymak , kötülükten alıkoymak" en az namaz kadar önemlidir demek.
Zira şu dünya iyilikle kötülüğün mücadele mecrası ise ve herkes kendisine bir saf seçiyorsa , islamın dışında seçtiğiniz hiçbir saffı iyi görerek kendinizi kandırmayın.
Zira İslam güneşi doğmaya önce kalplerden başlar..
Muhtereme zât Ayşe Arman , kendi hayatından bir örnek vererek kızımın sorduğu her soruya babası "peygamberimiz şöyle buyuruyor" vs. şeklinde cevap verse herhalde sindiremezdim diyor.
Bu çok normal , İslamı yüzeysel kaynaklardan öğrenip , Zekeriya Beyaz kalitesindeki insanların hayatını islam sanıp bu layt ve yüzeysel dünyanın argümanı olan , gerçek islamı elbette anlayamaz zira kapasitesi buna yetmeyecek o yaşam tarzını hafsalası alamayacaktır. bunu normal karşılamadığımızda da suçlu biz değiliz. zira o güne kadar size islam diye öğretilenleri siz öğrenmeniz gereken kaynaktan araştırmayıp hazlarınız ve hevesleriniz doğrultusunda yaşamışsanız sizin sorumsuzluğunuzun suçlusu gerçek islam olamaz.
Kaldı ki Allaha inanıyorum diyen insan. Barda gezmek tozmak ve içmenin nesi kötü olabilirki barda içenler dinsizmi diyerek üste çıkma telaşına kapıldığında benim gibi insanlar o kişiye şunu der.
Arkadaş, Allahı seviyorum ve varlığına inanıyorum diyeceksin. Ama Allah'ın iyi bir insan olman için sana indirdiği rehberi yani Kuran'ı ve içerisinde iyi bir insan olmak için buyurulanları görmezden geleceksin, Allah'ın şu dünyanın en zorda olduğu zaman zarfında rehber olarak gönderdiği peygamberi rehber edinmeyeceksin. çocuğuna öğretmeyeceksin.
Allahın yap dediklerinden bir haber olacaksın. Yapma dediklerinin tamamına yakınını yapacaksın , rehberine kulak vermeyeceksin sonrada inanıyorum ki Allahta beni seviyor diyerek kendini avutacaksın.
birisi sana gelip bak İslam budur şöyledir. bunun nedeni budur. bunun doğrusu budur diyecek sana doğrusunu anlatmak isteyecek onuda kendini sütten çıkma ak kaşık zannedip Fethullahçı diye etiketleyecek karalayacaksın.
Elbette ki kimsenin imanına islamına ve Allah'la olan münasebetine karışamaz ve Allah adına hüküm veremeyiz , zira inanıyoruz ki bağışlamasıda mağfiretide boldur rahmet edendir.
Ancak bu hikmetler dairesinde Allahın takdiridir.
Olaya sebepler dairesinde bakacak olursak her sebep bir sonucu doğurur ve her sonuç bir sonraki eylemin sebebidir.
Sen şimdi yaptıklarına bir bak.. barlarda discolarda gezmişsin.. içmişsin dağıtmışsın.
Sevdiğin Allah sana kitabında içme demiş. Rehber olarak gönderdiği peygamber bunu sana asırlar öncesinden uygulamalı bir şekilde göstermiş.
Sonra sen bunları görmezden gelmişsin..
Laf gelmiş bir noktaya sen yine bir yazında Allah'a inanmaktan bahsetmişsin..
laf başka.. iş başka..
Aynası iştir kişinin lafa bakılmaz demiş eskiler..
Şimdi sen söyle Ayşe Arman..
lafın başka diyor yaptığın iş başka diyor sana neden itibar edelim ?

0 yorum: