Blog Etigi, insanlık ve mucadele

| 2 Nisan 2009 Perşembe

Son zamanlarda nete girmeye fazla zaman bulamıyorum. Ancak buldugumda da ensonhaber, aktifhaber gibi haber sitelerine bir göz atıp, facebook'ada bakıp çıkıyorum. Malum sınavlar yaklaştı. Aslında ben bu yazıyı yazmak yerine şu anda Finansal Yönetim , Pazarlama Stratejisi ve Türk Vergi Sisteminin altından girip üstünden çıkıyor olmam lazımdı. ancak bugün umursamazlığım üstümde olsa gerekki sınavlara 1 gün kala ben pekte takmıyorum sınavları :)

Dedim ya fazla zaman bulamıyorum onun içinde öyle şu blogda ne var bu ne demiş obürü ne cevap vermiş falan fazla karıştırma şansım olmuyor. Ancak son günlerde duyduğum ve kötü şöhretleri neticesinde bir göz atmak zorunda olduğum bazı blogları ve yazarlarının mantelitesini görünce dumur oldum desem yeridir. Zira bu bloglar kendilerini hafif meşrep olarak değerlendiriyorlar ve kendi aralarında "Hangi blog sahibi ile yatmak isterdiniz" gibi mim dağıtmak suretiyle barut fıçısının yanında kibriti çakıyorlar. eşeğin aklında yonca yokken dahi kulağına karsuyunu kaçırıp huzuru bozdukları kanısındayım.

zira içeriklerinde işte ben şununla mercimeği fırına vermek isterdim. Sevgilim şundan hoşlanıyor gibi ezik muhabbetler çevirmek suretiyle türk aile yapısını zedeleyici içerikleri yayınladıklarını düşünüyorum. blogger/blogspot'un +18 bloglarıda var ancak bloga girmek istediğinizde bir uyarı çıkıyor ve bu blog 18 yaşından büyüklere yöneliktir girmek istiyormusunuz gibi bir uyarı veriyor ancak bunlarda öyle birşey yok. yani bu tür içerik blog sahiplerine göre o derece normal ki o blogların sahipleri bloglarını +18 yapma gereği bile hissetmemişler. Ben merak ediyorum 10-15 yaşlarında yada 18 yaşından küçük herhangi bir öğrenci ödev ararken yada farklı bir sebeple bilgisayar başında bulunurken o sitelere girse ruh sağlığı ve psikolojisi etkilense bunun vebalini verebileceklermi ? yada sorumluluğu ailelere atıp çocuklarına sahip olsalarmış demek bayağılığı ile kendilerini aklamayamı çalışacaklar. Fuhşiyata özendirici ve bir nevi teşvik edici bile sayılabilecek bu yayınlar konusunda ben blogspot'a şikayette bulunmayı ve gerekli işlemlerin yapılmaması durumunda savcılığa suç duyurusunda bulunmayı düşünüyorum.

O blog sahipleri muhtemelen bu yazıyı okuma zahmetine katlanmayacaklar, katlanmalarıda katlanmamalarıda umrumda değil , beni ilgilendiren tamamen işin ahlaki ve toplumsal yönü. Yoksa kişisel fikirleri ve hayat tarzlarına karışacak yada neden böyle yapiyorsunuz diyecek değilim her fert hayatını özgürce yaşamalıdır ve sorumluluğu kendisine aittir. ancak kendi hayat biçiminde yanlış olduğu fikrine haiz olduğumuz noktaları kalkıpta toplumun diğer fertlerine teşvik edici biçimde ifşa edecek olurlarsa bu ferdi insiyatiften çıkar ve toplumsal insiyatif noktasında değerlendirilir kanısındayım.

Hemen hemen her milletin değerleri ve belli bir ahlak yapısı vardır. Ahlaki çöküntüde olan yada ahlak sistemi çatırdamaya başlayan hiç bir ülkede , ülkenin hiçbir birimi gerek soyut gerek somut olsun bundan etkilenmeden ayakta kalamaz. Ahlak bir milleti millet yapan değerler zincirinin en sağlam halkası olmalıdır. Zira o halka koparsa zincirin hiçbir hükmü kalmayacaktır.

Dünyada gelmiş ve geçmiş nice kişiler vardır ki ister takdir edin ister etmeyin ister destekleyin ister desteklemeyin belli bir ahlak çerçevesinde hareket ederek yol aldıkları aşikardır. Ahlaktan hemen sonra dava gelir ki eğer kişi bir davası var ise insandır. aksi halde müsveddeden ibarettir.

Örneğin Braveheart filmine konu olmuş İskoçyanın özgürlüğünün mimarı William Wallace , Kübada baskı rejimini deviren Ernesto Che Guavera, Türkiye'de ise Atatürk gibi nice kişiler vardır ki bir davanın adamı olmak yolunu seçmişler kişisel heva ve heveslerinden sıyrılmışlar önce milletlerinin sonra insanlığın faydasına hareket etmişlerdir.

Seversiniz yada sevmezsiniz, takdir edersiniz yada etmezsiniz ancak örnek olarak verdiğimiz kişilerin bir davası vardır. ve bu dava o kişileri kendileri yapmıştır. Tarihin her devresinde ve bugünde davası olmadan hedonizm çevresinde şehvet ve uçkur ekseninde hayat sürenler sodom gomorre ve pompei'de olanlara bir göz atsalar yollarının sonu nereye çıkıyor görebilirler.

Dedidiğim gibi insanı insan yapan davasıdır. Davası olmayan , silinip gider. işte onun içindir ki bir mücadelesi olan davası olan herhangi bir insanı inandığım davanın düşmanı dahi olsa davası olmayan ve hafif meşrep yaşıyoruz demek lightliği içerisinde olan topluma katkısı hiçlik ile gereksizlik arasında olan her ferde tercih ederim.

Zira insanı insan yapan davasıdır. Gerisi müsveddeden ibarettir.

bu konuda imam Şafiî (r.a)'ın şu sözünü hatırlatmakta fayda var.

"İnsanlığa katkısı mide'sine giren kadar olan kişinin değeride mide'sinden çıkan kadardır"

aslında imam şafiî'den aktardığımız bu söz tek başına bütün yazının öz'üdür. söz aklıma yazının sonunda geldiği için bütün bir yazıyı yazmak zorunda kaldım , aslında bu bile bir dava insanının çapını gösterir. Ben derdimi anlatmak için bin dereden su getirdim İmam Şafiî hazretleri asırlar öncesinden bize miras olarak bıraktığı bir cümlesi ile konuyu nihayete erdirmiş anlayana mesajı vermiş ve hükmü bağlamış..

0 yorum: