Turkiye`de Ordu

| 24 Şubat 2009 Salı

Dünya üzerinde belkide ordusu olmayan ülke sayısı , ülkelerin tamamına oranla ya yok denecek kadar az , ya da iki elin parmakları kadar azdır diyebiliriz. Ordusu olmayan ülkeler arasında gösterilebilecek ülkelerin genel özelliklerine bakılacak olursa , kritik bir konumda olmamaları , dünya üzerinde ciddi siyasi - askeri , toplumsal roller üstlenmemeleri , misyonlarının olmaması sayılabilir. Bu tarz ülkelere ordu elbette gereksizdir ki bahçenin bir kenarında duran bir avuç çimen elbette dikkat çekmez. Ancak bahçenin orta yerinde duran bir demet gül bahçeye her bakanın dikkatini celbeder.



Türkiyede korunması gereken çok denge var , mesela sağ-sol , türk - kürt , müslüman - gayri müslim , laik - anti laik gibi dengelerin mutlak surette korunması gerekiyor. Zira ordusu olmayan ama bankası olan ülkelere örnek olarak sunulan isviçre'de bu bahsettiğimiz dengelerin hiçbirisi yok. Toplum belli bir fikir , düşünce ve oluşum etrafında toplanmış ve %90 oranında "aynı tip" yaşam tarzını benimsemiş farklılıkları olmayan yada çok az olan bireylerden oluşuyor. Dolayısı ile orduya değil bankaya yönelmeleri çok doğal , bir şekilde kendileri ile aynı ırktan gelen kardeş milletlerle birlikte yaşıyorlar ve toprakları dahilinde yüksek maden yada petrol gibi değerli emtiaları içeren kaynakları yok bu da doğal zenginliği olmayan yada çok az olan ülkenin farklı bir sektöre (bankacılık) yönelerek zenginlik elde etmesi o ülke açısından düşünüldüğünde normal karşılanabilir.

Ancak burada şu da bir gerçek ki isviçre'nin her iki dünya savaşına katılmaması "Ordusu yok ama ekonomisi sayesinde güçlü" izlenimi ile açıklanamaz. Zira 1. Dünya savaşı isviçre topraklarından çok uzakta ve isviçrenin hiçbir çıkarı olmayan , isviçre halkının davası olmayan bir konuda yaşanmıştır. Doğal olarak isviçrenin savaşa katılmaması elinde ekonomik bir güç olması ve bu gücün getirdiği rahatlıkla " ben katılmıyorum arkadaş" demiş olması nedeniyle değildir. 2.Dünya savaşına bakacak olursak nispeten 1.dünya savaşına göre çok daha yakınlarında ve çevresinde gerçekleşen bu savaşa da keyfi bir kararla katılmadıkları yönünde hiçbir işaret yoktur. zira hitler devasa ordusu ile tüm avrupayı postalları altında ezerken , zaten her ülkenin zenginliklerine konmuş ve isviçrede bulunan 3-5 kuruşa tenezzül etmemiştir desek daha doğru olur. Zira Hitler ordusunu bir hışımla yada ani bir kara kızgınlıkla isviçre üzerine sürse ne o bankadaki paralar kalırdı. nede isviçre ekonomik gücü ile hitleri durdurabilirdi.

Ordusu olmayan bir ülkenin 2 savaşa katılamamasındaki en mantıklı sebebin bu olduğunu düşünüyorum.

Kaldı ki Ordular daimidir ancak para daimi değildir. Bakınız dünyayı kasıp kavuran ekonomik kriz para babası isviçreyide vurdu. swissair , Servette futbol takımı , isviçre ekonomisi iflas bayrağını çekti. Yine ordusu olmayan isviçrenin kardeşi diyebileceğimiz isveçte ise hemen hemen tüm bankalar iflasın eşiğine geldi. eğer keramet parada ve bankada olsaydı. şimdi iflasın eşiğinde olan isveç isviçre gibi banka ve para yurdu ülkelerin dünyada kral olması , Orduya "ölü" yatırım yapan ülkelerinde aç kalması gerekirdi.



Demekki keramet parada değil , stratejideymiş.



Her milletin içinde fanatizm , holiganizm damarı kabarmış faşizane düşünen bireyler muhtemel ki vardır. bu bizim milletimiz içinde elbetteki böyle , en basitinden bir örnek verecek olursak 1950'li yıllarda yaşanan olayların anlatıldığı , Tomris Giritlioğlu'nun yönettiği "Güz Sancısı" filmi dahi tek bu sebepten ele alınacak olsa bile Ordunun gerekliliğini ortaya koyuyor. Şöyleki filmde bir siyasi partinin alt oluşumu " kıbrıs meselesi" sebebiyle memlekette yaşayan rumlara kin beslemeye başlıyor. ve artık öyle bir noktaya geliniyor ki rumlara ait iş yerleri , evler talan ediliyor saldırılıyor. imha ediliyor canlara kıyılıyor. Ve nihayetinde ordunun müdahalesi ile bu sona eriyor. Şimdi bir gayri müslim olduğunuzu düşünelim bir ülkede yaşıyorsunuz . Dininiz milletiniz farklı ama o ülkede doğmuş orada büyümüşsünüz , ve o milletin yerlisi olan arkadaşlarınız dostlarınız ahbaplarınız var. Hayat çok güzel.. Ancak düşünün gün geliyor belli bir faşizan emel etrafında toplanmış bir topluluğun saldırısına uğruyorsunuz , malınız canınız ve mukaddesatınız tehlike altında tek başınıza varlık gösteremiyorsunuz. zira siz 1 kişi karşınızdakiler 10 bin kişi.. işte bu yanlışa sizce hangi güç dur diyebilir ? Yumurta kapıya dayandığında yada artık empati yapıp düşüncelerin konuşulacağı dialog ortamı bir şekilde kaybolduğunda ve artık dialog sayesinde kurtulacağınız umudu kalmadığında kontrolsüz ve yanlış kullanılan kötü güce karşı mutlak surette sizi koruyacak iyi bir güce ihtiyaç vardır. Bunu kimse inkar edemez.



Kaldı ki bu ülkede zaman zaman , sağ sol kavgası zaman zaman alevi sünni zaman zaman faşist sosyalist kavgası çıkartılmaya çalışıldı. kimisini ordu bastırdı. kimisinin ise sadece ordunun varlığı ve birazda sağduyu ile başlamadan önü kesildi.



Ordu bu ülkede 3 kez müdahale yaptı. 2 si darbe bir diğeri post modern balans ayarı. darbe zamanlarında biz yoktuk. onun için gerekliliği konusunda tecrübelere değil okunan izlenen ve değerlendirilenlere dayanarak konuşabiliyoruz. ancak 28 şubatı yaşadık. bu noktada ordunun haklı olduğunu düşünmesemde bu ordunun olmaması için bir sebep değil. Orduyu belkide en acımasız eleştirdiğim zamanlarda bile varlığını tartışmak hiç akıl kârı görünmedi bana.



birde olaya dış devletler , ve terör açısından bakacak olursak , ordunun niçin varolduğunu ve olması gerektiğini daha iyi anlayabiliriz kanaatindeyim. Şöyle ki Etrafımız değişik milletlerle , ırklarla çevrili herbirinin dili başka dini başka , yani coğrafyada bir ırk birliği yok. Tam bir din birliğide olduğu söylenemez zira bizimle aynı dinde olan iran suriye ve ırak komumuz ama onların İslam anlayışı ile bizimkisi çok farklı sanki iki farklı din kadar.



Şimdi deniliyor ki yunanistan suriye iran ırak vs. Türkiye'yi istila edemez. Peki madem öyle biz neden bir kurtuluş savaşı vermek durumunda kaldık ? Yunanına , Fransızına , İtalyanına , Ermenisine , İngilizine karşı biz niçin savaştık. Bu ülkeler bize ordumuz olduğu halde saldırmaktan çekinmezken şimdi diyebilirmiyiz ki ordu fuzulidir gereksizdir. parasıyla banka alınsın. hiç makulmudür bu düşünce ?



hiçbir milletin tamamını kökten bunlar kötüdür diyerek yok sayamam yada hiç bir milleti bunlar iyidir diye kökten kutsayamam her milletin içinde iyiside vardır kötüsüde vardır. lakin şu bir gerçek ki kürt kökenli vatandaşlarımızın içinde de durum böyledir.

Olaya şu açıdan bakalım. Türk Ordusunun PKK'ya karşı verdiği mücadele normal iki ordunun savaşı gibi değildir. Zira bu tanım itibari ile savaş bile değildir. Ordu'nun yaptığı savunmadır. Öyle ki ETAya karşı mücadele veren İspanya , IRA'ya karşı mücadele veren ingiltere bu savaşta pes etmiş. ancak biz bunu yapmamışız. hala devam ediyoruz. "1 avuç militan" denilsede biz teröristlerin gerilla savaşı tarzındaki üslubuna onlar gibi karşılık vermiyoruz. Bu nedenle başarısız addedilmeye çalışılsakta gerilla savaşında başarılı sayılmanıza esas olan kriter 3 askere karşılık 1 gerillayı etkisiz kılabilmenizdir. Bu uluslararası askeri başarı kriteri olsa da bizdeki oran biraz değişik. biz bugüne kadar feda ettiğimiz her askere karşılık 9 terörist almışız. Olaya bu açıdan bakıldığında Türk Ordusunun , başarılımı başarısızmı olduğu subjektif değil objektif değerlerle gözler önüne serilmiş olur.

Kaldı ki , çok kozmopolit bir coğrafyadayız. Öyle ki her milletten dostumuz olduğu gibi aynı milletlerden düşmanımızda mevcut. Bugün PKK'yı sadece özgürlük isteyen kendi çabaları ile dağa çıkmış teröristler gibi algılamak insanın gerçekler karşısında kulağının üstüne yatmasıdır . Gerçekleri görmezden gelmesidir. Zira yunanistanın , Suriyenin bir dönem PKK'ya destek verdiği aşikardır. ve hatta PKK itirafçılarının pkk kamplarına amerikan silahlarının amerikalılarca getirildiğini belirttiği itiraf kasetleride daha hafızalarımızdadır. Amerika Türkiyeyi işgal edemez. Suriye işgal edemez. yunanistan işgal edemez şu edemez bu edemez demek Ordunun varlığını tartışmaya açmak için yeterli derecede gerekçeler değildir.

Eğer çevremiz dostlarımızla çevrili olsaydı. Biz kurtuluş savaşı mücadelesi vermek zorunda kalmazdık. Öyle bir gün geldiki bu milletin canından çok sevdiği vatanı kurbanlık koyunun boğazlandığı gibi pay edilipte saldırgan ülkelerce kendi aralarında üleşilmedimi ?

Çok genç bir millet ve çok genç bir devletiz. 85 yıl insanlar için uzun bir süre olsada devletler için çok kısa sayılabilir. Şimdi 85 yıl önce başına geleni devlet yok saysın ve ordusunu tasfiye etsin demek. Dünü unut , gözlerini yum ve işgalden zevk almaya bak demekle aynı kapıya çıkar.

Hele ki , Türkiye'nin dünya siyaset arenasında hızla yükseldiği şu günlerde , Ortadoğuda lider ülke konumunda olması ve bu konumun gerektirdiği hem diplomatik hem askeri güce sahip olması gerekirki , uluslararası arenada , varlık gösteren her ülkenin ordusu olmak zorundadır.

Kaldı ki , türk ordusu tasviye edilsin diyenlere bir bakmak gerekir. acaba aynı öneriyi kendi milletlerinin orduları içinde öneriyorlarmı ? yoksa o bahis açıldığında top tacamı atılıyor yada boş alanda kısa paslaşmalarla zamanamı oynanıyor ?

Ararat'ın bu tarafında gözü olan Ermenistan , Vadedilmiş topraklar rüyasıyla Güneydoğu bölgesine göz diken İsrail , Ege bölgesindeki adalarla yetinmeyip anadolunun ege kıyılarında ve trakyada gözü olan yunanistan , israil ingiltere ve sair dış mihrakların ara gazıyla kürdistan kuracağız diye doğu anadoluyu kaosa boyamaya kalkan PKK , ve amerika gibi görünürde dost , aslen düşman olan milletler çevremizdeyken birde orduyu tasfiye ederek onlara davetiyemi çıkartacağız .

5500 yıla yakın Türk tarihi boyunca bir bakılsın. Hangi Kurulan Türk devletine dışarıdan saldırı olmamış ve hangisi orduya lüzum duymamış ? Zahiri veya batini , gizli veya açık her saldırıya göğüs germek mecburiyetinde olduğumuz şu coğrafyada heleki bor madenleri , toryum madenleri ve molibden madenleri gibi enerji kaynakları tespit edildikçe , topraklarınıza saldırılması için illa petrol yuvası olması gerekmiyor..

İşte bu gibi sebeplerden dolayı Ordunun varlığı asla ve kat'a zati kanaatimce tartışmaya açık değildir. ancak derseniz ki ordunun mantalitesini , sivil hayata bakış açısını , ordunun olması gereken yerde olup olmadığı , siyasete karışıp karışmayacağı hususlarını , ordunun düşünce yapısını konuşalım tartışalım bu konuda her zaman ordunun mevcut yapısına muhalif birisi olarak dahi rıza gösterebilirim.

Ama her ne olursa olsun varlığı asla tartışılamaz kanaatindeyim..

Heleki şu ekonomik kriz bile gösterdi ki , amerika gibi dünyanın süper gücünde bile batan bankaları ve paraları uc uca eklesek buradan plüton'a beş şeritli yol olur. ama o kadar para bir gece içinde çıkan bir krizle uçtu gitti.

Bakarsanız görürsünüz , ordu hala yerinde ve 800 bin neferi ile siperde..

Para uçar gider.. Bilek gücü daima yerindedir.

7 yorum:

Adsız dedi ki...

Allah akil fikir versin

Adsız dedi ki...

demek siz hala 5500 yil öncesinde yaşıyorsunuz.Ne acı.
Dünya degisiyor,devletler birlesiyor biz hala disarida düsman ariyoruz.Disarida bulamayincada içeride aramak zorunda kalip "iç düsmanlar"la savasmak zorunda kaliyoruz:PKK,bölücüler,irticacilar,
tarikatlar vs.

Ufkabakan dedi ki...

5500 yıl öncesinde yaşamıyoruz. 5500 yıldır bize rahat verilmiyor her fırsatta varlığımıza kastediliyor diyorum. bakınız Hun devleti,Göktürkler,Uygurlar,Selçuklular,Osmanlılar ve Türkiye Cumhuriyeti , bu ülkeler ve adını sayamadığım nice türk devleti genelde kendilerine yapılan saldırılarımı def etmekle uğraşmış yoksa bağnazca ve barbarca saldırılarmı yapmış ?

Eğer tarihte bir yere bakacaksak bırakın 5500 yıl öncesini 85 yıl öncesine bakmak kafi ,

Düşman aramıyoruz. Genelde Düşmanlar bizi arıyor.. Biz sadece tedbiri elden bırakmıyoruz.

Filistin'in ordusu yok. Bakın ne halde , israil huzur veriyormu ? ordusu olsa filistin halkı bugünkü durumda olurmu ? dünya ses çıkartamıyor kaderleri ile baş başa kalıyorlar işte biz başımıza bunun gelmemesi için tedbirimizi alıyoruz.. ülkeler birleşiyor diyorsunuz ? madem öyle neden filistin ile birleşilmiyor ? neden Arap birliği oluşmasına fırsat verilmiyor sürekli amerika ortadoğuda ? neden Türk birliği için uğraşan sınırları kaldırıp Türk devletlerini Japonyadan Avrupaya kadar tek birlik yapmak isteyen Turgut Özal'a kast ediliyor ?

Size görünene , ve inanmanız için çizilen toz pembe dünyaya değil , arkasına ve madalyonun görünmeyen yüzüne bakmayı , kısa vadeli değil uzun vadeli düşünebilmeyi öneririm.

Ayrıca PKK iç düşman değil tamamen dış destekli (ki yunanistan , amerika , israil'den destek aldıklarının kanıtları haber sitelerinde bile gezmektedir) düşmandır. Türk devletide kundağındaki bebeğe , hiç bir dava ile alakası olmayan 85 yaşında kadın erkek ihtiyarlara kurşun sıkan ve bunu ülke kurmak için yapıyoruz diyen canilere ne fırsat vermek nede onlarla pazarlık yapmak durumundadır.

Dialog güzeldir. Ancak önce şartların oluşması gerekir. PKK ne bugün ne dün nede ilk gününden itibaren hiçbir zaman bu şartlara sahip olmadı..

İşte bu nedenle de Aslanlarla , çakallar pazarlık yapmaz. onlar çakal olduğu ve çakal kaldığı sürece aslanlar gibide savaşırız.

İçerdeyse içerde , dışarıdaysa dışarıda. heryerde her zaman !

Adsız dedi ki...

Tipik milliyetçi & militarist söylemler bunlar...

Adsız dedi ki...

Demişsiniz ki:
''Peki madem öyle biz neden bir kurtuluş savaşı vermek durumunda kaldık ? Yunanına , Fransızına , İtalyanına , Ermenisine , İngilizine karşı biz niçin savaştık.''

Biz Kurtuluş Savaşı'nı aslen sadece Yunanlılara karşı yaptık. İngilizle, Fransızla falan savaşmadık. Hele hele Kurtuluş Savaşı ve Ermeni kelimelerini yanyana kullanmış olmanız, eğitim sistemimizin zehirlediği biri olduğunuz hissini uyandırdı bende.
Panzehir olarak biraz okumanızı tavsiye ediyorum.

Adsız dedi ki...

militarist bir söylem olsa bile, büyük kısmı doğrudur. ancak dışarı bağımlıyız bu yüzden askeriyeye çok fazla harcama yapıyoruz ve malesef doğu illerimiz başta olmak üzere tüm illerimiz bu aşırı masraftan etkilenmekte. işsizlik, eğitimsizlik pkk'yı körüklemekte asıl bunları engellersek askerimize düşen görevlerin sayısı azalacaktır ayrıca yine içeride bazı çatlak laikliği zedeleyen seslerin de engellenmesi lazım bu konuda da önce eğitim sonra siyasilerin oy kaygısına düşmemesi çözecektir sorunu. askere düşen görev bu konu için en sondur (laiklik tehlikeye düşerse asker gücünü hissettirmelidir) böylece askerimizin 2 görevi kalır 1- cumhuriyeti ve atatürk ilkelerini korumak 2- diğer ülkelerden gelen saldırılara karşı ülkeyi korumak.

böylece harcanan para ve emek hem azalacak hem de boşa gitmeyecektir

Adsız dedi ki...

Hemen milliyetçi, militarist yakıştırması yapmak yerine, biraz düşünürsek haklı olunan noktalar ortaya çıkacaktır.
Acaba dünden-bugüne olagelen savaşlarda; taraflardan birinin orduya sahip olmaması ortaya çıkan durumu yani savaş halini önleyecekmiydi.
Önleyecekse, ordusuz devletin toprakları işgal altında olmuş olmayacakmı.
Daha dün yanıbaşımızda Gürcistan, defacto devlet konumundaki Osetyaya girmedi mi?
Sovyetlerin dağılma sürecinde Hocalıda, silahsız azeriler katliama uğramadı mı ?
Yunanistan ile daha dün kardak denen adacıklar sebebiyle boğaz boğaza değilmiydik?
Diyelim bunların hepsi saçma ve hamasi, militarist söylemler.
Öyle ise bir çok konuda geçerli olan; karşılıklılık ilkesi doğrultusunda abd, Rusya, Çin, Hindistan, Pakistan, Almanya vd. de ordusunu kaldırmadığı sürece, etrafında sürekli silah zoruyla sonuç elde edilmeye çalışılan bir ülkenin, böyle bir hareket yapması mümkün müdür?
Şunu da belitmek lazım ki (Türk-Yunan örneğinden yola çıkarak)işgal ve savaş gibi konularda nüfus herşey demek değildir; buna örnek olarak Arap-İsrail savaşlarına bakılabilir.
Ayrıca, eğer sadece ekonomik ve bilimsel gelişmişlik seviyesiyle ülke korunabiliyorsa İsrail'in terör olaylarından başını kurtaramamasını nasıl açıklayacağız?
Aslında bu konuda söylenebilecek çok şey var, keşke dünayada tüm devletler ve insanlar silahlarını hemen yok etse ama dünyada orduya sahip olan tek bir devlet olduğu sürece bu mümkün gözükmüyor.
Son olarak Türkiye'nin petrolü olmasada, bor ve daha bir çok maden ile alaklı hatrı sayılır rezervleri olduğu bilinmektedir.Türkiye için tehdit algılamasını gerçek boyutlara çekecek olursak; gelecekte ve hatta bugün, ortadoğuda su kaynaklarına sahip olan ülke olması dahi, sıkıntılara gebe bir coğrafyada caydırıcı ve savunma kabiliyetine sahip (dikkat ediniz savunma diyorum - emperyal politikalara alet edilecek bir ordudan bahsetmiyorum-)bir ordunun varlığını zorunlu kılmaktadır.
İşte bu şartlarda ordunun uygulamaları, birçok konuda olumlu ve olumsuz etkilerini tartışmak
mümükündür fakat sanmıyorum ki varlığının bu şartlar altında elzemliği tartışılabilsin.
(nacizane kanaatimdir)